Köprünün bedeli

Abone Ol

Birkaç kişi çıktı, itiraz etti, “olmaz, olamaz, cinayet” filan dedi, ama vahşi kapitalizm üstün geldi, canım Fevkani yıktırıldı… Hem de gözümüzün içine bakıla bakıla.

Öyle bir yıkım politikası uygulandı ki; ne nedeni belli, ne edeni!

İş makinalarının sayısı bile yetmedi köprünün katledilme aşamalarında, ilave makinalar getirdiler… Demirler talan, çelikler talan! Elimize ne geçti?

Ne geçecek?

Bir hiç!..

Bir hiç uğruna katledilen köprüden geri kalan vatandaşa eziyet olarak önümüzde duruyor; yollar tıkalı, trafik felç, ortaya çıkan bir iki boş araziye de üst geçitler…

İster inanın ister inanmayın, tam bir kara mizah gibi yıkılan köprünün yerine şimdi üst geçitler yapılıyor, tartışılan konu da ne biliyor musunuz?

Üst geçitler asansörlü mü olsun, asansörsüz mü?

Heh heh heeee….

“Zonguldak-Kozlu yolu arasındaki üst geçitlerden neden günde 10 kişi geçmiyor?” sorusuna da yanıt veren yok; verebilen de çıkmaz…

Diyet mi ödeyelim, köprünün bedeli mi diyelim?

Ama şu kesin; Zonguldak kent merkezinin bu günkü durumu, tam bir aymazlığın günümüze yansıyan mirası…

Atalardan kalan bir miras değil bu, beceriksizliklerin sonucu başımıza kalan bir miras.

Bu mirasın bize bıraktıkları arasında yıktırılan eski valilik binası var, yıktırılan İşçi müdürlüğü binası var, yıktırılan kent merkezindeki İtalyan kilisesi var, yıkılan veya harabeye dönüştürülen Rumlardan kalmış evler ve dini yapılar var, var oğlu var…

Yayla ilkokulunu yıkmayı düşünüyorlar, sonra belki Yayla Konağını, A tipi misafirhaneyi, vs, vs. vs…

Barbarca, acımadan, tarihe saygı duymadan…

Sonra da diyoruz ki “medenileşme yolunda önemli adımlar attıııık…”

Biz mi?

Hadi canım!..