Öteden beri görünen o ki, TCMB’nin para politika sında artan enflasyonu dizginlemek için ısrarla uyguladığı faiz artırmama kararı, finans sektörüne dahil kamu kuruluşlarının hemen her gün yeni bir karar alarak döviz talebinin önüne geçmeyi sağla masına yol açıyor. Dolayısı ile alınan bu karmaşık ve günübirlik kararlar yarattığı belirsizlik ortamı nedeniyle ekonomide şirketlerin önlerini görme, planlama ve iş yapma alanlarını daraltınca Türkiye ekonomisinde ani duruş riski de artıyor.Bunu biraz daha açmak gerekirse; şu sıralarda gündemde olan küresel resesyon (durgunluk) endişelerinin artma ya başladığı bir ortamda mutlak yansımaların görül düğü ortada iken; bir de bunun üstüne resesyonu da ha da tetileyebilecek uygulamaya gidilmesinin geti rebileceği risklerin başında güven ortamının gittik çe daha da kötüleşmesi geliyor.
* * *
Bu anlamda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) bu yöndeki aldığı kararlara bir yenisini ekleyerek Sermaye kontrollerinin sert leşmesi anlamına da gelen ve TL ticari kredilere uygula nacak yeni koşullara göre:
-Döviz varlıkları nın TL karşılığı 15 milyon TL’yi aşmayan şirketle re kredi kullanım durumunda döviz varlıklarını 15 milyon TL üzerine çıkarmama şartı getirildi.
-15 milyon TL üzeri döviz nakdi varlığı bulunan şirketler ise bu varlığı aktifinin ya da satış hasılatı nın yüzde 10’unu aşması durumunda yeni nakdi TL ticari kredi kullanamayacak. BDDK’nın bu yeni düzenlemesine göre, bankalar ve finansal kuru luşlar dışındaki, bağımsız denetime tabi şirket lerin kredi başvurusu yaptıkları tarih itibarıyla yabancı para nakdi varlıklarının (altın dahil, efektif Döviz ile bankalardaki YP mevduat) Türk Lirası karşılığının 15 milyon TL’nin üzerinde olması halinde, bu şirketlerin yabancı para nakdi varlıkları nın, en güncel finansal tablolarına göre aktif topla mından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının %10’unu aşması durumunda, söz konusu şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmamasına karar verildi.
* * *
BDDK’nın almış olduğu bu son kararla ilgili gelen tüm tepkilere bakılırsa;ekonomide bir ani duruş riski, dövizin sistem dışına çıkma riski, bankaların da bu süreçten olumsuz etkilenme riskleri eşliğinde ortaya çıkan, siyasi otoritenin ekonomide bozulan dengeleri restore etmek için bir erken seçim kararı yerine biraz daha soluğu 2023’e kadar uzatacak şekilde bu açıdan finansal piyasaları yönlendirme gayreti içinde olduğu. fakat alınan kararların reel ekonomide, şirketler üzerinde yaratacağı darbeleri sanki bir şeklide hesaplanmış gibi görünmüyor.Te darik zincirinin bozulmasıyla eşleşen şirketlerin bi lançolarına bakmadan çeşitli akımlar rüzgarına ka pılarak uygulamaya konulan bu önlemler biraz da zorlayıcı nitelikte bir algı yaratıyor. Çok tabii ola rak BDDK’nın söz konusu bu kararıyla birlikte TL.deki izlenen hareketin hesaplandığı gibi kalıcı olmasını beklemek öyle pek de kolay gözükmüyor.