EKONOMİDE İKTİSADİ PARAMETRELER NE DURUMDA?

Abone Ol

Geçen yılın mart ayından itibaren ortaya çıkan COVID-19 salgın sürecinin başlaması ve kontrolüne yönelik ülke genelinde alınan sosyal hareketliliği kısıtlayıcı önlemler neticesinde, bir sonraki çeyrekte -21,4 puan seviyesine kadar gerilerken, geçen yılın Nisan ayında gerçekleşen değerin TEPE’nin en dip seviyesini teşkil ettiği dikkat çekilmesi yanında,diğer taraftan, Haziran ayı ile birlikte tedbirlerin kaldırılmasıyla TEPE’de de yılın ikinci yarısına yayılan tedrici bir toparlanma eğilimi gözlenmiş, olmakla birlikte üçüncü ve dördüncü çeyreklerde,sırasıyla -15,2 ve -10,6 değerlerini aldığına değiniliyor. Yılın son ayı olan parakende güveni Aralık ayında hem geçen yıla hem de geçen aya göre artış göstermişse de ancak, 2020 yılını negatif seviyede tamamladığı tespit edilmiştir. Buna göre TEPE’nin 2020 yılı ortalaması -16,0 puan olurken, bu seviye 2019 yılı ortalamasının (-16,6) sınırlı düzeyde üzerindedir. Geçtiğimiz 3 ayda işlerin durumu,önümüzdeki 3 ayda tedarikçilerden sipariş, satış ve istihdam beklentileri Aralık 2019’a göre artarken,gelecekdöneme dair beklentiler Kasım ayına kıyasla olumsuzlaşmıştır.

   *       *        *

Diğer taraftan istikrar açısından önemli göstergelerden biri olan TÜFE enflasyon oranında ise;Türkiye 2020’yi%14,6 Tüketici Enflasyonu ile kapattı. Bu yönde Türkiye İstatistikKurumu verilerine göre Aralık ayında tüketici fiyat endeksi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,6, bir önceki aya göre yüzde 1,25 arttı. Aralık’ta üretici fiyat endeksi yıllık bazda yüzde 25,15, aylık bazda ise yüzde 2,36 arttı.Hem TÜFE hem Yİ-ÜFE konsensusu aştı. Yİ-ÜFE’de yıllık %25’e varan artış, ilerleyen aylarda TÜFE’nin de yükseleceğini hatırlatıyor.Henüz çekirdek göstergelerin ivmesi hakkında bilgimiz yok.Fakat, manşetteki ivme enflasyonun kış aylarında %15-16’ya yükselebileceğinin göstergesi. Bu enflasyon düzeyini kontrol altına almak için ya TL’nin hızla değer kazanması, ya da ek faiz artırımı gerekecek gibi görünüyorsa da; yılın sson ayını takip eden süreçte temel girdi kalemlerinden birçoğuna yapılan zamlara bakılırsa bu artışlar ocak ayını izleyen diğer aylara da yansıyacak görünüyor.

       *       *        *

Öte yandan hizmet sektörü ile çok yakından ilişkili olan H-ÜFE (2017=100) 2020 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre%0,16,bir önceki yılın Aralık ayına göre de %21,43, bir önceki yılın aynı ayına göre %21,96 ve on iki aylık ortalamalara göre %14,39 artış gösterdi.Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde %29,46, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde %20,70, bilgi ve iletişim hizmetlerinde %9,94, gayrimenkul hizmetlerinde %5,37, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde %15,87, idari ve destek hizmetlerinde %20,59 artış gerçekleşti.Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde %1,37 artış, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde %2,24 azalış, bilgi ve iletişim hizmetlerinde 1,43 artış, gayrimenkul hizmetlerinde %2,42 azalış, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde %1,89 artış, idari ve destek hizmetlerinde %2,63 azalış gerçekleşti.

     *       *        *

Sonuç olarak, mevcut parametreler ve diğer verilerdeki gelişmeler ele alındığında;pandemi ve finansal kırılganlıkların geldiği noktada masanın bilinen altın kuralı da yine değişmeyip: Yurtiçi yerleşikler döviz alırken, yurtdışı yerleşiklerin ise Türk Lirası varlıklara ilgisi devam ediyor.Yanidolarizasyon atağı halen süreğen konumda.Bu yöndeki ekonomistler den gelen tepkiler dikkate alındığında;eğer ikna edici bir reform paketi açıklanıp uygulamaya konulmazsa,TL’de değer kazancı global piyasların desteğiyle çok iyimser tahminle Mart ortasına kadar sürebilir. Ne var ki Mart’ta ABD-AB’den ek yaptırım gelebileceği kaygısı ile sıcak para kaçışının gündemde olması durumu olayı kritik noktaya taşıyor. Hal böyle iken, KOBİ’ler dahil olmak üzere bu kapsamda küçük esnafın gerek kırılganlık,gerekpandemi        kaynaklı oldukça zor durumda olmaları yanı sıra artık son atımlık barutlarını da kullanma noktasına gelmeleri sebebiyle, küçük esnaf kesiminde baş gösteren bu sıkıntı  nın daha sonraları büyük şirketler ve holdinglere kadar yansıması ile domino etkisi denilen arkası alınamayan süreğen iflasları getirmesi de ihtimal dışı görünmüyor.