Zonguldak’ın bilindiği gibi her tarafı, her sokağı, her evinin önü merdiven… Yıllar önce Isparta’ya gitmiştim, ara ara merdivenli bir yer yok, sordum “nerede bu memleketin merdivenleri” diye şöyle demişlerdi; “burada merdiven sadece apartman içlerinde…”
Gerçekten de öyleydi, koskoca Isparta kent merkezinde tek bir merdivenli yol filan yoktu…
Zonguldak’ta ise tam tersi, dışarıdan gelen kediler bile şaşırıp yürürken yalpa yapıyorlar, insanlar nefes nefese kalıyorlar…
Biz mi?
Biz alışmışız!
Ama Ahmet Haşim alışamamış;
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak.
Diye başlamış o unutulmaz dizelerine, herhalde Zonguldak’ta yazmış o şiiri ve davetli olduğu eve giderken yarı yolda tıkanınca da başını havaya kaldırıp gözyaşlarına engel olamamış :)))))
Normaldir;
Küfür bile etseniz yeridir!..
İşte bizlerin anası merdiven çıkmaktan ağlarken ve dünyada “yürüyen merdiven” sistemine geçmemiş üst geçit, alt geçit kalmamışken o ne Allah aşkına oraya diktiğiniz ıstırap fışkırtan görünümüyle o devasa geçit?
O ne yaaaaaa?
Hem de burada, Zonguldak’ta…
Merdivenin yaşam tarzı halini aldığı ve bu kentte yaşayan yaklaşık yüz bin kişinin her gün bunları çıkarken ana avrat saydığı durumlar ortadayken…
Bu halkı bu çağda böyle bir ucubeye mi layık gördünüz eyyyyy karayolları?
Eyyyyyy iktidar vekilleri;
Yıkılırken sesini çıkarmadığınız Fevkani köprünün ahı böyle böyle çıkıyor işte, merak edip de üst geçidin tepesine başarılı bir tırmanış gerçekleştirmiş olan vatandaşlar da size oradan el kol sallıyorlar heeee…
Haberiniz oldu mu?
Olmuştur olmuştur…
İlla ki birileri kulağınıza bir şeyler fısıldamıştır :)))))