Her ne kadar Ağustos ayında ödemeler dengesi $2,6 milyar dolarlık fazla ile 12 aylık cari dengenin 5,1 milyar dolara ulaşması söz konusu olmakla birlikte konunun iyi tarafına          baktığımızda Türkiye yaz aylarında cari fazla vermeseydi,    şimdi yeni bir kur krizi yaşamış olurduk.Bu doğru ancak di      ğer yandan da cari fazlanın yerli ve milli üretimi teşvik poli          tikalarının sonucu husule gelip ebediyen süreceği görüşü de doğru değil.Neden mi? Onu da belirtelim; Bir yılda $50 mil       yar cari açıktan $5 milyar cari fazlaya giden yolculukta ihra       cat artışının payı en fazla %20’dir. “Gelir tablosunda” düzel menin belki bir %20’si artan turizm geliridir. Ama bakiyesi ithalatta daralmanın eseridir, yani Türkiye ekonomisi açıkça       söylemek gerekirse;ekonomi resesyon döngüsü içinde boca    lıyor.Sizin anlayacağınız ithalattaki bu daralma sektörlerde          ki üretimin düşmesine diğer bir tabirle resesyona (durgunlu       ğa) işaret ediyor.Zaten bu yönde halkın reel anlamdaki alım     gücünün düşmesiyle talepte ortaya çıkan daralma etkisiyle             de olsa enflasyon geçici şekilde düşme emaresi göstermişse          gerçekte bu durum geçici bir olgu.Çünkü kurdaki hareketlen       melerle oluşabilecek kur şokları neticesinde önümüzdeki ay         lardaki dalgalanmaların tahmin edilen oranların üstünde ol        ması hailnde kur yükselmesinin getireceği maliyet etkisinin       ciddi şekilde düşürdük zannedilen enflasyonu yeniden yük    seltebilir.

                             *      *        *

Diğer taraftan iktisadi verilere baktığımızda; eğer çok övünü       len cari fazla pozisyonu tamamen yerli ve milli üretim muci        zesiyle sağlansaydı,bugün kentlerde %16.5 oranında seyreden işsizlik olgusu bu noktaya kadar gelmez tam aksine tek raka          ma kadar düşerdi.Öte yandan çok öne çıkarılan finannsman     dengesine baktığımzda ise ödemeler dengesinin de gittikçe bo        zulduğunu görmekteyiz. Kaldı ki 2020 yılı için %4-5 arasında        telaffuz edilen büyümeyi sağlayabilecek potansiyeli de taşıma       maktadır.Bu arada özellikle inşaat sektörünü finanse etmek üze        re kamu bankalarından ucuz kredi ihtiyacını karşılanma yolu       na gidildiğinde ortaya çıkan zararın bilançolarının bozulması     na sebebiyet verirken yeni krizlerin yaratılmasına neden olabi     lir.Durumu özete indirgemek gerekirse; Ağustos’ta 2,6 milyar dolarlık fazla ile 12 aylık cari dengenin 5,1 milyar dolara ulaş    ması olumlu gibi görünse de finansman tarafında 1,6 milyar dolarlık kayıtlı sermaye çıkışı ekonomik dengelerdeki iyileşme   ye rağmen portföy çıkışının sürdüğünü ve Türkiye’nin net borç ödeyici olmaya devam ettiğini gösteriyor.Son tabloya göre de TCMB’ınca yapılan faiz indirimlerinin herşeye rağmen ekono      mide beklenen canlılığı sağlaması biraz zor gözüküyor.Çünkü     işin doğrusunu belirtmek gerekirse inşaat sektörünün canlanma         sına yönelik sağlanacak ucuz kredi desteğinin orta ve uzun va     dede her ay artış trendinde olan işsizlik olgusunu asgariden dü    şürmeye bile fazla bir etkisi olmayacak.

                             *      *        *

En son yayımlanan Yeni Ekonomi Program (YEP) 2019 büyü  mesini yüzde 2,3 olarak hedeflese bile; Dünya Bankası,OECD       ve IMF’nin en güncel 2019 yılı büyüme tahminleri negatif ve eksi yüzde 1’in de altında gözüküyor.Bu yıl için de Ekim ayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) beklenti anketin de ise 2019 yılı büyümesi için beklenti yüzde 0,09 olarak kayıtlara geçti.Öte   den beri süregelen finansal kırılganlığın toparlanma dönemine girilmesiyle ancak tolere edilmesi mümkün olabilecek.Özellikle içinde bulunduğumuz son ortamda temel girdilerden ekeltrik,do ğalgaz ve diğer gıda maddeleri ne yapılan zamlar yanında çalışan    lar için gelir vergisi üst sınırının da %35’ten %40’a çıkarılması dikkate alındığında toplumsal gelirdeki ortaya çıkabilecek azal malara ek olarak toplam talebin daha da daralması ve arzulanan 2020 yılı büyüme oranının hedeflendiği gibi gerçekleşe bilmesi de bu açıdan herhalükârda mümkün değil.

                                 *      *        *

Sonuç olarak,TCMB’ca arka arkaya gerçekleştirilen fzi indirim   lerinin Türkiye ekonomisinde istenen canlılığı sağlayamayacağı      sanayi üretiminin sürekli daralma göstermesinden anlaşılıyor.Bü     yümenin en önemli göstergelerinden olan sanayi üretimine bakıl     dığında; 2019 yılı Ağustos ayında madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 9,2 ve imalat sanayi sektörü endeksi %2,7 azalırken sadece elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksinin yüzde 0,9 artması yeterli değil.Bu meyanda ara malı, dayanıklı tüketim,da yanıksız tüketim ve sermaye malı gruplarının tamamının  aylık bazda negatif katkı vermesi ile İmalat sanayine ait 24 alt kırılım   dan 21’inin aylık bazda negatif katkı vermesinin olumlu bir geliş     me olmadığı da bilinen bir gerçek.Her şeyden önce iktisadi istik    rarın tam anlamıyla temini için mevcut sanayi yapısının istihdam      yaratabilecek duruma gelmesi sağlanırken;GSMH’nın yani kişi     başına düşen milli gelirin olabildiğince orta gelir tuzağındaki ka      bul edilen 15.000 Dolarlık üst limitin üstüne çıkması gerekir ki        istihdam üretmeyen bir ekonomide işlerin iyiye gittiğini de söyle   mek öyle göründüğü gibi de inandırıcı olmamaktadır.