Mevcut duruma bakılırsa 2019-2023 yıllarını kapsayan kalkınma planında yer alan ekonomik hedeflere göre, bugüne kadar iktidarın siyasal propagandası içinde önemli bir yeri olan 2023 hedeflerinde gerçekleşme şansı düştüğü için yarı yarıya ‘indirime gidildiği’ anlaşılıyor. En temel risk ise sanayi sektörleri başta olmak üzere tarım sektörü de dahil olmak üzere dışa bağımlı olmamız.Öyle ki son gelinen noktada TL’deki değer kaybı ihracat için ilk bakışta avantaj gibi görünse de 162 milyar dolarlık uzun vadeli döviz borcu olan iş dünyasında ve ham maddede önemli orandaki dışa bağımlı sektörlerde endişeye yol açtı. Dövizdeki artış otomobil, elektronik, petro-kimya gibi ürünlerin fiyatlarına daha şimdiden yansımaya başladı. Kurdaki asıl artışın ise birçok sektörde önümüzdeki aylarda fiyatları doğrudan etkilemesi bekleniyor. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Haydar Yenigün, kur artışının sanayiciyi olumsuz etkileyeceğini belirterek, “Kur artışının ihracata etkisi orta uzun vadede olumlu olur.TL maliyetlerin döviz bazında rakamı azalacak. Ancak bu da sanayi için iyi değil. Her zaman söylediğim gibi iç pazarda da ihracatta da biz sanayiciler stabil ve öngörülebilir bir süreç arzularız. Bunun kesintiye uğradığı her dönem, sisteme olumsuz etki yapar” değerlendirmesi kayda geçti.

                                    *       *        *

Bu arada Anadolu Isuzu Genel Müdürü Tuğrul Arıkan ise döviz kurundaki gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini belirterek, “Ne kadar kalıcı olacağı ve nereye kadar çıkabileceğini kestiremiyoruz. Kuşkusuz ithal girdilerimize oldukça olumsuz etkisi var” şeklindeki konuşmasına bakılırsa bu yöndeki kur artışlarının fiyatlara yansıması endişelerine haklılık kazandırdığı izleniyor. Konuyla ilgili  Otomol CEO’su Uğur Sakarya, kur artışının otomotivde fiyatları artıracağını ve bu durumun satışlara olumsuz yansıyacağını belirterek, “Bilindiği gibi temmuz ayı otomotiv pazarı 87 bin 400 adetle rekor kırdı. Ancak kurdaki artış ile satışların ağustostan itibaren düşeceğini öngörüyorum. Aralık ayına kadar temmuz rakamlarını göremeyiz. Kur son 1 ayda yüzde 10 arttı. İthal markalar ağustos başında yüzde 5-7 bandında zam yapmak zorunda kaldı. Yerli üreticiler de kur artışını belli oranda yansıtmak zorunda. Bu fiyat artışları sıfır araç talebinde mutlaka daralmaya yol açacak” şeklinde konuştu. Cardata CEO’su Hüsamettin Yalçın da Türkiye’de üretilen sıfır araçların maliyetinin artacağını ve bu durumun fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olduğunu dile getirmesi de endişeleri daha da arttırdığı görülüyor.

                                    *       *        *

Öte yandan da dayanıklı tüketim mallarından Beyaz eşya da kur artışından nasibini alan sektörlerden biri. Kur artışının maliyet yükü olarak geri döneceğini belirten Dayanıklı Tüketim ve Beyaz Eşya Perakendecileri Derneği (BEYPER) Başkanı Ali Yıldız, sektörde kullanılan hammaddelerin yüzde 17’sinin çelik olduğunu ve hali hazırda söz konusu üründe yüzde 30 oranında vergi uygulandığını söyledi. Yıldız, “Şimdi kur artışı da maliyet olarak dönecek. Çünkü çeliğe çözüm çok kolay değil. Firmalar kur artışından oluşan maliyet yükünü tüketiciye hemen yansıtamıyorlar. Kur yüzünden yüzde 10 artış olması gerekiyorsa bunu yüzde 5 olarak ikiye bölüp, kademeli fiyatlara yansıtıyorlar. Önümüzdeki dönemde yine ir fiyat artışı gelebilir” serzenişine de kulak vermek lazım. Bir taraftan da Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği (MOBSAD) Başkanı Nuri Gürcan,sektörün mobilyada kullanılan döşeme malzemesi denilen sünger ile cila gibi malzemeleri yurtdışından ithal ettiğini kaydederek, “Halihazırda devletin sağladığı teşvikler nedeniyle iç piyasada bir hareketlilik var. Ayrıca ihracat artışıyla ilgili beklentiler var. Bunlar iç piyasayı dengelediği için döviz artışından kaynaklanan maliyet artışının ürün fiyatlarına yansıması yılın son çeyreğine doğru gerçekleşir” vurgusu genellikle kurdaki artış durumunun ithal girdilerdeki tüm kalemleri de etkileyeceği anlamını taşıyor.

                                     *       *        *

Sonuç olarak, mevcut sektörlerden kimya sektöründe de sıkıntı söz konusu. İKMİB Başkanı Adil Pelister, dövizdeki artışın tek başına ihracatı etkileme oranının çok düşük olduğunu belirterek, kimya sektörünün hammadde ve yarı mamulde yaklaşık yüzde 70 oranında dışa bağımlı olunduğuna dikkat çeken Pelister, “Kur artışı, kimya sektörü ihracatı açısından avantaj sağlayan bir durum değil. Özellikle petro-kimya sektörümüz ve yine alt sektörlerimizden plastik, kauçuk gibi sektörlerimiz ithal hammadde ve yarı mamule bağlı olduğu için kurdaki oynaklık ve yükselme arzu edilen bir durum değil” dedi. Dövizdeki artışın ithalatı etkileme oranının ihracatı etkileme oranından yüksek olduğunu söyleyen Pelister, genel ekonominin diğer enstrümanlarının ileride geleceği seviyenin dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirtiyor.Tekstil sektörünün durumuna bakıldığında ise; İstanbul Tekstil Ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, ihracatta ham madde girdilerinin daha çok dolar bazlı olduğunu, bu durumun da Euro bazlı satış yapan ihracatçıya avantaj sağladığını kaydetmesi yanında, risk olan konunun ise yüksek dövizden maliyet hesabı yapıldıktan sonra günün sonunda kurun düşmesi olduğunu dile getiren Öksüz’den, “Ham maddeyi iç piyasadan bile alsak uluslararası fiyat geçerli olacağı için maliyetlerimiz artacak. Fakat vitrin ayağında fiyatlara yansıması ancak gelecek yılın sezonunda olur.” Değerlendirmesi de kayda geçti. Tarım sektöründe ise Tarım ve gıdada Türkiye'nin kendine yeterli olduğu birçok ürün olsa da hayvancılığın ana girdilerinden yemde bile yüzde 50'nin üzerinde dışa bağımlı olmamız bu yöndeki işimizi daha da zorlaştırıyor.