Ülkemizdeki bankacılık sektöründeki son duruma bir baktığımızda;Yılbaşından bu yana toplam krediler %0.7, ticari krediler ise %0.9 daraldı. 13 haftalık hareketli ortalama kedi büyüme ivmesi de %3.5’larda sürünüyor. Yani, ya tüccar ve esnaf kredi almıyor, ya da banka vermiyor. İlk etapta Covid-19 salgınının başladığı mart ayından bu yana, önce ucuz kredi pompalama, sonra da vadesi gelenleri yüksek faizle öteleme stratejisi sayesinde ekonomideki daralma ve kapanan firmalar iflaslara yansımadı ise de; şimdi durum çok farklı.Mamafihartık kredi dönemi bitti. Yılbaşından bu yana toplam krediler %0.7, ticari krediler ise %0.9 daraldı. Siyasi otorite TESKOMB kefaletiyle esnafa pandemide destek diye sunulan 13 milyar TL’lik krediyi hazirana ertelemesi sorunu çözmüyor, aksine büyütüp içinden çıkılması zor hale geliyor. Buna örnek vermek gerekirse; çeşitli kaynaklardan alınan bilgilere göre Gebze’de kurulu bulunan ve 22 yıldır hizmet veren Vrm Reklam Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin iflas ettiği açıklandı. Geçtiğimiz dönemde konkordato ilan eden firma ile ilgili, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi neticede iflas kararı verdi. Hayli ilginç olmakla birlikte şirketler iflas ya da konkordato yoluna gitmemek için kredilerini ödemiyor. TCMB de durumun farkında, ama nasıl olsa ekonomi düzelecek mantığıyla, küçümsüyor.Ancak kazın ayağı da sanıldığı gibi öyle değil.

    *       *        *

Naci Ağbal’ıngeçtiğimiz cuma günü Reuters’e verdiği demece göre de;2019 sonunda yüzde 5,4 olan tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranı, büyük ölçüde kredi genişlemesi ve TGA sınıflama sürelerinin uzatılması sonucu mevcut durumda yüzde 4, 1’e geriledi. Yakın izlemedeki kredilerin toplam kredilere oranı da 2019 yılsonundaki yüzde 11,1 seviyesinden 2020 sonu itibarıyla yüzde 10,3’egeldi.Salgının bankaların aktif kalitesindeki olumsuz etkilerinin göreceli olarak sınırlı kalabilir.” şeklinde olsa da,bankalar kendi bilançolarında yatan batıkların sayısını bildikleri için artık kredi vermiyorlar. Bankaların kredi vermeme niyeti, mevduat faizleini düşürmelerinden okunuyor. Banka, kredi portföyünü büyütmeyeceği için pahalı mevduatı da nazikçe kovuyor. Öyle ki şimdi lik kaydıyla Çetin Ünsal’a göre;“TESKOMB kefaletiyle esnafa pandemide destek diye sunulan ve esnafı daha da batırmaya neden olan 13 milyar TL’lik kredi haziran ayına ertelendi.Özel bankalar yönünde ise alınan kredilerin ne olacağına ait hiçbir ses yok. Diğer taraftan da En son BDDK ödemesi sorunlu alacakların takibe atılması süresini 3 aydan 6 aya uzatacak bir yaklaşımı ortaya koymuştu. Yani en iyi ihtimalle onlar da Mart gibi karşımıza bir başka sorun olarak çıkabilir.Müjde diye sunulan kredilerin ödenmesi dondurulmadı, ertelendi. Ne fark var diyeceksiniz? Eğer dondurulsaydı, yeni faiz işlemezdi ve faiz oranlarında da bir değişikliğe gidilmezdi. Ama işin içine erteleme girdiğinde yeni faiz oranlarıyla,borcu artırarak sadece sorunu ötelemiş duruma gelirsiniz bu arada da problem katlanmış duruma gelir.

  *       *        *

Sonuç olarak; pandemi öncesi zaten kırılgan olan ekonominin pandemi ile birlikte derinleşerek büsbütün içinden çıkılmaz hale gelmesi yönüyle değerlendirildiğinde; baş gösteren iflaslar ve konkordatolar sebebiyle Ülkemizdeki geleneksel işkollarını çok olumsuz etkilediğinden; ortaya çıkan daralmanın getirdiği bir sonuçla çok sayıda kişinin yeniden iş bul ması muhtemelen sıkıntılı bir sürece gireceğinden; işsizlik rakamlarının önümüzdeki aylarda beklenmeyen bir şekilde tırmanışa geçmesi tesadüf olmayacaktır. Öte yandan Ülkemizdeki varlığını da açıkça hissettiren resesyon (durgunluk) sarmalının stagflayona(durgunluk içinde enflasyon)dönüşme riskini de unutmamak gerekmektedir. Bu durumun girdi maliyetlerindeki artışların fiyat istikrarını kontrol edilemez hale dönüştür mesiyle şu anda ortaya çıkan göreceli fiyat artışları dikkate alındığında; TCMB’nın yıllık enflasyon hedeflemesini tutturmasını imkansız hale ge tirmektedir. Buna ek olarak içsel ve dışsal konumdaki jeostratejik ve jeo politik değişimler de araya girdiğinde siyasal istikrarın düzenini de bozar ken beraberinde güven sorununun da öne çıkmasına yol açmaktadır. Bu açıdan öncelikle yapılması gereken şey tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçme tercihi olurken; devasa sorunlarla baş edebilmek üzere tüm ulusumuzca siyasi ve toplumsal birlik ve beraberlik içinde hareket etmemizin daha doğru olacağını ta baştan kabul etmemiz gere kiyor.