Bu kapsamda son alınan bilgilere bakılırsa; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, Ekim 2019’a ilişkin bütçe uygulama sonuç larını göre, geçen yıl ekimde bütçede yaklaşık 1 milyar 158 milyon lira faiz dışı açık verilirken, bu yılın aynı ayında ise  8 milyar 72 mil  yon liralık faiz dışı açık oluştu.Buna göre 2018 yılı Ekim ayında   5,4 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Ekim ayında 14,9 mil     yar TL lik açıkla ayı kapattı.Diğer taraftan 2018 yılı Ekim ayında   1,2 milyar TL faiz dışı açık verilirken 2019 yılı Ekim ayında 8,1 milyar TL faiz dışı açık verildi.Yine 2019 yılı Ekim ayında bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,2 oranında arta    rak 65,4 milyar TL oldu. Bütçe giderleri ise yüzde 18,9 oranında artarak 80,3 milyar TL şeklinde gerçekleşti.2019 yılı Ekim ayında vergi gelirleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12,5 oranın da artarak 54,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Faiz hariç büt çe gider  leri ise yüzde 16 oranında artarak 73,5 milyar TL oldu.

                                *       *        *

2018 yılı Ocak-Ekim döneminde 62,1 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde ise 100,7 milyar TL açık oluşur ken; 2018 yılı Ocak-Ekim döneminde 2,5 milyar TL faiz dışı fazla verilirken 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde 12,4 milyar TL faiz dışı açık verildi. 2019 yılı Ocak-Ekim dö neminde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18,1 oranında artarak 719,2 milyar TL oldu. Büt çe giderleri ise yüzde 22,2 oranında artarak 819,9 milyar TL oldu. 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde vergi ge lirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,3 oranında artarak 539,9 milyar TL oldu. Faiz hariç bütçe giderleri ise yüzde 20,6 ora nında artarak 731,6 milyar TL oldu.Gerçekte literatürde bütçe açık ları ve enflasyon arasındaki bağlantıyı inceleyen teori Keynesyen   ve monetarist yaklaşıma dayalı olarak açıklanmaktadır.Keynesyen yaklaşıma göre, toplam talebi etkilemesinden dolayı bütçe açıkları enflasyonisttir.Moneta rist yaklaşım ise, para arzı büyümesine neden olduğu için bütçe açıklarının enflasyonist olduğunu ileri sürmek tedir.Bu nedenle bütçe açığı-enflasyon arasındaki bağı açıklamada bütçe açıklarının nasıl finanse edildiği de büyük öneme sahiptir.

                                *       *        *

Genellemede daha kolay bir çözüm olarak görülmesi açısın dan bütçe açıklarını finanse etmek amacıyla para basma yoluna gidilmesi ve bu açıkların parayla finansmanı ekono mide enflasyonist sonuçlar doğurmaktadır. Ancak, bütçe açıklarının enflasyonist etkisi, açıkların nasıl finanse edil diğine göre değişmektedir. Örneğin, hükümetler bütçe açık larını tahvil satışlarıyla finanse ediyor ise, bu durumda bütçe açıklarıyla enflasyon arasındaki ilişkinin para yaratımına dayalı olduğu ileri sürülebilir. Böyle bir durumda enflasyon parasal bir olay olarak değerlendirilmekte ve bütçe açıklarıy la para arzının artması fiyatlar üzerinde belirleyici olabilmek tedir. Bir ekonomide bütçe dengesi, finansal istikrarı ve para politikası birbiriyle yakından ilişkili olması nedeniyle çok önemli bir yere sahiptir. Kontrol edilemeyen bütçe açıkları, aynı düzeyde borç artışına neden olmakta ve ekonomiyi krize sürüklemektedir. Ancak bütçe açıkları kontrol altına alınsa da, aşırı risk alma teşviki bankacılık sektöründe ve tüm ekonomide krize neden olabilmektedir. Bununla birlikte bütçe disiplini ve finansal istikrar sağlansa bile iyi uygulan mayan bir para politikası varlığında, enflasyon yüksek sevi yelerde gerçekleşebilir veya enflasyonu düşürmek çok maliyetli olabilir. Bu nedenle ekono mide mali disiplin, bankacılık sektörü regülasyonu ve iyi bir merkez bankacılığı birlikte koordine edilmelidir.

                            *       *        *

Sonuç olarak,  Türkiye, geçmiş tarihinde birçok kriz deneyimi yaşamış bir ülke olarak enflasyonist bir geçmişe sahiptir.Türkiye’   de özellikle de bütçe dengesinin parasal finansman yöntemi ile sağlanması uzun dönemde fiyatlar genel seviyesi nin sürekli ola    rak artmasına neden olmuştur. Dolayısıyla böy le bir enflasyonist ortamda enflasyondaki artışlar sadece ver gi gelirlerinin reel değe rini düşürmekle kalmamış, bunun ya nı sıra harcamaların reel de ğerini de düşürmüştür. Dolayısıy la gelir ve gider arasındaki farkı yansıtan bütçe açığı artma mış tersine enflasyondaki artışlarla bir likte azalmıştır.Çok tabii olarak küresel ve konjonktürel dalgalan maların da etki siyle ortaya çıkan kırılganlıklara dikkat edildiğinde ugulanmakta olan iktisat politikalarının yarattığı ters etkiler bahse konu enflasyondaki düşüşler yerini artışlara terkederken aynı zamanda süreğen bir pozisyona da dönüşmüştür.Hadiseye bu yön den yaklaştığımızda; politik devresel dalgalanmaları konusunda       ki literatür, hükümetlerin, seçimleri kazanmak gibi politik neden    ler için ekonomiyi maniple ettiklerini ifade et mektedir. Politik devresel dalgalanması literatüründe iktidar daki hükümetlerin, yeniden seçilme olasılıklarını arttırmak için işsizlik oranını düşü  rüp, ekonomi ve enflasyonun büyü me oranlarını arttırarak, seçim–öncesi periyodunda daha iyi ekonomik koşullar meydana getirmek için ekonomiyi manip le ettikleri tartışılmaktadır.Temel konusu, hükümetlerin, po pülaritelerini arttırmak için koşullar yaratarak ekonomiyi ma niple edebilecekleridir.Kısa dönemde popilist gö rünse bile orta ve uzun vadede yapılan her türlü benzer maniplas yonların ağır faturasının yine halka çıkabileceğini de unutmamak   gerekmektedir.