Genel anlamdaki tarım sektörünün son tablosuna bakıldığın durum pek de iç açıcı görünmüyor. Çünkü tarımdaki Girdi Fiyatları Endeksine göz atıldığında Tarım-GFE (2015=100), 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %1,40, bir önceki yılın Aralık ayına göre %3,39, bir önceki yılın aynı ayına göre %19,60 ve on iki aylık ortalamalara göre %11,57 artış gösterdiği izleniyor.Ana gruplar itibariyle bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksi %1,30, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksi %1,41 artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı ayına göre tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksi %19,16, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksi %22,33 artış gösterdi.Yıllık en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise %29,42 ile çiftlik binaları (ikamet amaçlı olmayanlar) ve %29,00 ile makine bakım masrafları oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren alt gruplar ise sırasıyla %2,59 ile tohum ve dikim materyali, %7,43 ile enerji ve yağlar ve %9,02 ile veteriner harcamaları oldu.

     *        *        *

Alt gruplar itibariyle, bir önceki aya göre en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise %3,33 ile veteriner harcamaları ve %1,97 ile malzemeler oldu. Buna karşılık, aylık en az artış gösteren alt gruplar, sırasıyla %0,14 ile enerji ve yağlar ve %0,43 ile diğer mal ve hizmetler oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar ise %2,27 ile makine bakım masrafları ve %0,24 ile çiftlik binaları (ikamet amaçlı olmayanlar) olarak kayda geçti. Gerçekte fiyat endeksinin artışında dövizdeki yukarı yönlü dalgalanmalar etkili olmakla birlikte Türkiye tarımda sahip olduğu önemli avantajlara rağmen henüz bitkisel ve hayvansal üretimde gıda güvencesi (food security) açısından arzu edilen verimlilik düzeyine ulaşamamıştır. Tarladan çatala/sofraya4 gıda güvenliği konusunda önemli sorunlar halen çözülmeyi beklemektedir. Kırsal alanlar yaşam ve iş şartları açısından yeterince cazip hale getirilemediğinden genç ve kalifiye nüfus hızla kırsalı terk etmektedir. Ayrıca tarımdaki problemlerin çözümünde daha çok tarımsal teknik ve teknolojilerin kullanılmasına yoğunlaşılmış, problemlerin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ise sağlanamamıştır.

       *        *        *

Aslında Dünya ülkeleri arasındaki gelişmişlik farkı bu ülkelerin sahip oldukları doğal kaynak zenginliklerinden ziyade doğru ve disiplinli ekonomi politikaları üretmelerinden ve uygulamalarından kaynaklanmakta iken, tarım politikaları da bu ekonomik politikalar kapsamında değerlendirildiğinde, konunun önemi net olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik gelişmişliğin tarımı olumlu yönde etkilediği ve gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerin aynı zamanda gelişmiş tarım sektörüne de sahip olduğu çok açıktır. Dünyada ekonomisi gelişmiş ancak tarımı geri kalmış veya tarımı geliştiği halde ekonomisi geri kalmış bir ülke pek gösterilemez.Ekonomik gelişmişlik ve hızlı ekonomik büyüme, Türkiye gibi tarım dışı sektörlerin payının yüzde 93’e ulaştığı bir ülkede tarım ürünlerine yönelik iç talebi artıracak gelişmiş kurumlara sahip olmayı sağlayacak üretim ve pazarlama için ileri altyapılar kuracak ve dolayısıyla tarım sektörünü peşinden sürükleyen yani büyüten bir role sahip olacaktır. Bu nedenle, tarım sektörünün gelişmesinde tarım politikalarının ne kadar etki oluşturabileceği değerlendirilirken ekonomik gelişmişliğin ve büyümenin tarım sektörüne tesiri de dikkate alınmalıdır. Tüm başarı ve başarısızlıkları tarım politikalarına ve desteklere bağlayan anlayıştan uzaklaşıp tarımın problemlerine daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekmektedir.

      *        *        *

Sonuç olarak, özellikle bilinmelidir ki,tarım; ana misyonu açısından halkın beslenme ihtiyacının karşılanması yanında tarıma dayalı sanayiye ham madde temin etmek, toplam iş gücünün yüzde 20’sine istihdam sağlamak, tarımsal ihracatla ülkenin döviz arzını artırmak, doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasında en önemli rolü üstlenmek ve nüfusun yüzde 37’sinin ikamet ettiği kırsal alanların gelişmesinde en önemli sürükleyici potansiyel güç olmak gibi rolleriyle stratejik bir sektördür.Mamafih hal böyle iken;arazisi kıt ancak yöresel ürünler,doğal güzellikler, geleneksel yaşam tarzları, kültürel varlıklar ve mikro klima iklimi gibi imkânlara sahip bölgelerde katma değeri yüksek yöresel ürünlere dayalı kırsal/ekolojik turizmi geliştirmek yeter ve sürdürülebilir gelir açısından bir zorunluluk olduğu halde Ülkemiz şartlarında izlenen rant temelli politikalar nedeniyle endemik bitki türleri yanında çevrenin habitatının da korunmasının sağlandığı kesinlikle söylenememektedir. Gerek iç  gerekse dış odaklar yoluyla Ülkemizin orman ve bitki örtüsü adeta yok edilme ile karşı karşıya kalmıştır.Bu açıdan tarım sektörü nün toplam GSYH’nin yaklaşık yüzde 7’si kadar bir üretim değerine sahip olduğu dikkate alınarak; üretimin doğaya bağlı olmasının neden olduğu risk, canlı materyal üretiminin uzun sürmesi ve arz-talep uyuşmazlığının sebep olduğu fiyat dalgalanmaları tarımdaki üretim kaynaklarının düşük getiri üretmesine neden olduğunu da dikkate alınarak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım politikaları ve destekler temelde gıda güvencesini/güvenliğini sağlamayı, aile işletmelerinin korunmasını ve tarımsal üretimde riski azaltarak düşük getiriyi doğrudan gidermeyi hedeflemelidir.

KAYNAK:Türk Tarımına Yeniden Bakış (TASAM)