Mehdiyeva açıklamasında, “Yaz geldi derken, tatil de beraberinde geliyor, havuz ve denize girmeler arttığı için El ayak ağız hastalığı da arttı. El-ayak-ağız hastalığı bulunulan coğrafik bölge ve mevsimlere göre, değişen oranlarda salgınlara yol açabilen bulaşıcı viral bir enfeksiyon hastalığıdır. Etkeni Picornaviridae ailesinden Echovirus, Coxsackievirus ve Enterovirus olarak bilinmektedir” diyerek şunları söyledi:

“Hemen her yaşta görüle bilse de, özellikle 5 yaş altı çocukları etkiler ve hastalığın yaz ve sonbahar aylarında yılda 2 kez pik yaptığı gözlenmiştir. Solunum yolu ile bulaşan virüs, 5-7 günlük kuluçka süresi sonrasında önce ağız içinde, ardından el ve ayaklarda lezyonlara yol açar.

Lezyonlar kaşıntılı olur, kızarık zeminde deriden kabarık noktasal döküntüler olarak görülür ve ağız içinde bazen çok yaygın görülerek çocuklarda beslenme ve iştahsızlığa da yol açarlar. Bu lezyonlara eşlik eden 3-4 gün süren ateş de görüle bilir. Bazen lezyonlar tırnaklarda dökülmelere, çizgilenmelere ve soyulmalara yol açar. Bu tırnak değişikliğine; viral çoğalma, ateş ve hastalık seyrinde gelişen enflamasyonun neden olduğu düşünülmektedir. Genellikle tanıdan 4-8 hafta sonra gelişmektedir. Tüm lezyonlar 1-2 hafta içerisinde kendiliğinden düzelir.

Hafif ve kendini sınırlayan bir hastalık olmakla birlikte menenjit, ensefalit, miyokardit ve dehidratasyon gibi komplikasyonlara da rastlanabilmektedir. El-ayak-ağız hastalığı tanısı için genellikle klinik bulgular yeterlidir, kuşkulu durumlarda virüsün saptanmasıyla tanı kesinleştirilebilir. Ağız içi lezyonlar kolaylıkla aftöz ülserler, herpes stomatit, varisella veya herpanjina ile karışabilir.

Tedavide ateş düşürücüler, sağlıklı beslenme, destek ve semptomatik tedavi, bol sıvı tüketimi gereklidir. Bazen dirençli ateş ve ya ağırlaşma durumunda hastaneye yatış bile gereke bilir. El-ayak-ağız hastalığı tanısı konulan hastalar, hastalığın şiddetini gösteren klinik ve laboratuvar bulgular dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Özellikle sonradan ortaya çıkan kardiyak üfürümlerde pediatrik kardiyoloji konsültasyonu mutlaka akılda tutulmalıdır. Geç oluşan tırnak ve deri değişikleri açısından ailelerin bilgilendirilmeleri de, sağlıklı verilere ulaşmamızı sağlayacaktır. Dolayısıyla bu hastalığın tanı ve takibinde, pediatri ve dermatoloji uzmanlarının her zamankinden daha sıkı işbirliği içinde olması gerekmektedir” (Haber Merkezi)

Editör: Haber Merkezi