“Sen daha iyilerini hak ediyorsun” dedi hayatımda açtığı delik deşik olmuş kapıları kapatırken. Mükemmel oluşuma inandırıp, gidişine bir kılıf uydurarak yalanlarıyla ardında bıraktı beni.

İnanmamayı seçtiğim basit ve içi boş yalanlar.

Mantıklı bir şekilde düşündüğümüz zaman, zaten hepimiz en iyisini hak etmiyor muyuz bu hayatta? Bu yaşamak zorunda olduğumuz evrende bilinen tek gerçek değil mi?

Senin için en iyisi, en doğrusu nedir buna sadece sen karar verebilirsin. Bir başkasının sana mükemmel olduğunu söylemesine, mükemmelliğine şiirler yazmasına ihtiyacın yok.

İnsanların kendi istekleri doğrultusunda sana giydirmeye çalıştığı bu kılıflardan bıkmadın mı?

“Sen iyilerini hak ediyorsun, sorun sen de değil ben de, sen mükemmelsin” diye kurulan cümlelerin altında ezilmekten sıkılmadın mı?

Her biri bir kaçış cümlesi, seni gerçekten düşündüğü ya da önemsediği için kurduğu cümleler değil. İnsanlar senin düşündüğün gibi iyi niyetli ve masum da değil bu dünyada.

Çok üzüldüğün zamanlar oluyor kendi içinde biliyorum

İstediğim tek şey sana dayatılan “Sen” kelimesinin altında benliğini ve kalbini asla harcama.

Hayatına giren ve giden her insanın ardından bir ders daha geçtiğini varsay kendince.

Elbet bir gün seni daha iyi hissettireni bulacaksın, bulamasan bile içindeki iyiliğe sarıl inan hiç yanılmayacaksın.

***

Ve Kızın Adı Gece – Ertürk Akşun

İçi dolmayan bir boşlukta, tam şu anda, günümüzde Doruk’un kendi iç dünyasında kaybolma hikayesi ile başlıyor kitap. İşini ve hayatındaki kadını kaybetmiş, planladığı ama yapamadığı intihara doğru giderken Tarık ile kesişiyor yolları. Tarık onun kendini bulmasına bir ışık oluyor bir anda. Aslında kitabın gidişatında Doruk çok gerilerde kaldı benim için asıl olay Tarık ve sevdiği kadınla devam ediyor. Tarık’ın hikayesi ise 90lı yıllarda geçiyor. Siyasi konular, Edirne, Edirne’nin tarihini bilmesi ve anlatışı okurken içine çekiyor insanı. Sonra karşısına o adını Gece koyduğu güçlü, kendinden emin, korkusuz kadın Alev çıkıyor. Tarık’ı ona çeken de güçlü oluşu oluyor zaten. Düşündüğüm nokta da bu oldu aslında, erkekler güçlü ve korkusuz kadınlara mı aşık olur? Biz kadınlar aşkı ararken yanlışlıkla sevgiye muhtaç ve duygusal bir imaj çizdiğimiz için mi bir Tarık bulamıyoruz? Bunlar fazla derin konular.

Tarık da fark etmeden etkileniyor işte bu güçten ve kendi güçlü olduğu sürece Alevin de artan korkusuzluğu aşklarını daha çok ortaya çıkarıyor. Zaten her şey bu güçten sonra başlıyor. Tarık anılarıyla beraber yıllar sonra Dorukla karşılaşıyor. Doruk’un elinde ki Yusuf Atılgan kitabını gördüğü an anılarını ona bırakabileceğinden emin oluyor.

Kitabın akıcı sürükleyici bir anlatımı var süslü sözlerle değil gerçekten akılcı cümlelerle dolu. Tabii ki sevgili Ertürk Akşun kitap sektörüne ufak çaplı göndermelerde yapmış. Kitap gerçekten çok güzeldi. Hiç sıkılmadan ve 24 saat içinde okuyabileceğiniz bir kitap.

Unutmadan! Kitaplara dair maceralarıma instagram hesabım @bitutamhasret üzerinden ortak olabilirsiniz.

Sevgiyle Kalın.