NATO bünyesinde bulunan Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) komutası 01 Ocak’tan itibaren Türkiye’ye geçti. Diğer taraftan da ABD ve AB’yle yaşanan gerginlikler yaptırım tehditlerine kadar gelip dayanmıştır. AB, Mart 2021’deki zirveye kadar durumun takip edilmesine, ABD’deki yeni yönetimin tutumuna da bakarak onunla eşgüdüm içinde hareket edilmesine karar vermiştir.Yaptırımların, ikili ilişkiler ve NATO üyeliği bağlamında müttefik olan, birçok AB kurumunda yer alan Türkiye için uygulanması ise bir garabettir.Öyle ki yaptırım ancak hasımlar için söz konusudur. Hiçbir müttefik, diğerinin güvenliğini ve bekasını tehdit eden, egemenliğini umursamayan bir girişimde bulunamaz. Mamafih ABD Türkiye ile olan ittifak ilişkisine rağmen bunu da bizzat gerçekleştirmiştir. Gerçek anlamda bir değerlendirmede bulunmak gerekirse;Türkiye’nin girişimleri, tamamen uluslararası hukuka ve anlaşmalara uygun, egemenlik esasına dayalı, diğer ülkelerin hak ve hukukuna riayet ederek kendi hakkını, hukukunu ve güvenliğini koruyan hususları kapsamaktadır. Gelinen son noktada ABD’nin Türkiye’yi hafife alan küstah tavırları CAATSA yaptırımları da baskı unsuru şeklinde kullanılarak, Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemi ihtiyacı bilindiği halde ABD’nin anlaşılmaz tutumu ile Rusya’dan S 400 hava savunma sisteminin alınması ve aktive edilmesi noktasında bir sonuca bağlanmıştır.

*       *        *

ABD’nin bu arada Türkiye’den taviz koparmaya yönelik tüm davranışları analiz edildiğinde ise; Bu kapsamda S-400’lerin, milli bir sistem olarak ülke savunması için aktif hale getirilmesinin gecikmesi oldukça dikkat çekmiştir.Aynı şekilde Oruç Reis sismik araştırma gemisi, Meis-Rodos arasında araştırma yaparken, diplomasiye fırsat vermek amacıyla iki kez Antalya limanına çekilmişti. Son ilan edilen NAVTEX’in, 6 ay süreli olması ve Antalya körfezini kapsamasının, teknik bir konudan mı, yoksa yine diplomasiye fırsat vermek için mi yapıldığı bir türlü anlaşılamamıştır. Halbuki gerçek şu ki,Yunanistan, uluslararası hukuk ve anlaşmalar hilafına sürekli şekilde çıkar peşindedir. Yunanistan, Türkiye’den rahatsız olan Fransa’yı, Rum dayanışması içindeki GKRY’i, dolayısıyla AB’yi arkasına alıp, sorunları iki ülke arasından çıkararak AB-Türkiye sorunları haline dönüştürmeyi de bir şekilde maalesef başarma noktasına gelmiştir. Bua anlamda öteden beri Lozan ve Paris anlaşmalarını tanımayan,ABD’yi de arkasına alan Yunanistan’ a mutlak şekilde anlayacağı usulle davranılmalıdır. Boş demeçler işe yaramamaktadır. Türkiye’yle ilişkileri sıkıntılı olan ülkeleri de “Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla kışkırtan Yunanistan’ın, bu politikası da karşı anlayabileceği sertlik ve lisanla mutlaka uygun diplomasilerle aşılmalıdır.

  *       *        *

Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz ortamdaki ABD-Türkiye ilişkilerinin gelecekteki pozisyonu ise belli ki, ABD Başkanı Biden’in 20 Ocak 2021 Tarihinde görevi devir alması sonrasın da şekillenecektir. Bir taraftan da şu andaki bölgesel anlaşmaz   lıklara konu olan Doğu Akdeniz dışında Türkiye’nin Suriye’    deki izlediği politikanın ana hatlarına bakıldığında; Suriye’nin kuzeyi ve Sincar konusunda mutlak olarak kararlı davranmalı dır.Muhalif güçlerle Rejim güçleri arasındaki “Çatışmasızlık Bölgesi”nin denetlenmesi için de Rusya’yla karşılıklı gözlem noktaları oluşturulmuştur.Ancak Rusya, rejim güçlerinin batıya doğru ilerlemesine göz yumduğu gibi ona destek de vermiştir.Türkiye’nin 12 gözlem noktasından bir kısmı rejimin kontrolündeki bölgede kalmış, çatışmayı önleme ve denetleme işlevini yerine getiremeyecek duruma gelmiştir. Çatışmalar sürerken bölgeye kuvvet takviyesi yapan TSK’nın konvoyuna Rus ve Suriye uçaklarının saldırısı üzerine Moskova’da bir mutabakat imzalanarak fiili durum yeni statü olarak kabul edilmiştir.Yeni statüde M-4 yolunun iki tarafında oluşturulan “güvenli koridoru” boyunca Türk-Rus ortak devriyesi ihdas edilmiş, fonksiyonun kaybeden 7 Türk gözlem noktası geri çekilerek diğer gözlem noktalarını takviye etmiştir. Kuzeye olası göçü önleyecek yeni tertiplenme, artık geri adım atılamayacak son merhaleolmaktadır.Sincar’daki gelişmeler de dikkate alındığında ABD desteğindeki PKK, Irak ve Suriye kuzeyinde kontrol sağlayarak kantonları birleştirip bir terör devleti oluşturma peşindedir. Bu nedenle Sincar ve çevresinde hâkimiyet sağlamaya çalışmaktadır. Bölge, Irak ve Suriye’nin geleceği,Türkiye’nin de güvenliği açısından kesinlikle PKK’nın kontrolüne geçmemelidir.Irak başbakanının Türkiye’ye davet edilmesi bu konunun çözümüne yöneliktir. PKK’nın Sincar’ı terk etmesi için Irak merkezi yönetimiyle Bölgesel yönetim arasındaki işbirliği amacına ulaşmamıştır. Gerekirse Türkiye bölgeye mutlaka müdahale etmeli, bu hususta akılcı ve kararlı davranılmalıdır.

KAYNAK:2021 Yılında Yaşanabilecek Güvenlik Sorunları

E.TÜMG.Armağan KULOĞLU