Dünyada öteden beri yaşanan iktisadi dalgalanmalar Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund (IMF) tarafından da çok yakından ilgi ile takip edili        yor.Bu yönde alınan bilgilere göre IMF Uzmanlarının önceki yıllardan 1970-2014 yılları arasında dünyada gelişmekte ülkelerle gelişmiş ülkelerin ekonomik da  ralama ve büyüme verilerini incelemek suretiyle bu    verilerden çıkardıkları sonuçlara değinerek;kredi pat laması ve inşaat sektörüne dayalı olarak yaşanan bü yümelerin başarısız olduğu, kısa süreli başarının ar    dından mutlaka ekonomik krizin patlak verdiğinin gö    rüldüğüne yer verilerek IMF tarafından yapılan değer lendirmede inşaat sektörüne dayanan ekonomik büyü melerde bir süre için başarı elde edildiği vurgulanır         ken elde edilen bu başarının ise bir süre sonra ekono       mik krizi tetiklediği iddia ediliyor.Bu arada da 2000 ve 2007 senelerinde İspanya'da yaşanan ekonomik geliş  meler ve sonrası örnek gösterildi. Söz konusu dönem        de İspanya'da özel sektör kredi hacmi verilerini ince     leyen IMF raporuna göre söz konusu oran milli gelirin     iki katına ulaştığı yönünde.

IMF’nin söz konusu raporunda aynı dönemde reel konut fiyatları da ikiye katladığına yer verilirken;yaşanan bu olumlu gelişmeler ile beraber ekonomi rekor bir büyüme yaşayarak oldukça dikkat çeken bir başarıya imza attığı belirtilerek, toplam istihdam rakamı yüzde 27 oranında artarken inşaat sektörü istihdamı ise yüzde 47 oranında büyüyerek tüm zamanların rekorunu kırdığı açıklanıyor. Mamafih ancak İspanya elde ettiği bu başarının ardından ne yazık ki büyük bir krizle sarsıldığı açıklanarak ülkede batık kredi miktarı rekor seviyelere ulaşırken bankaların üst üste iflası ile beraber ülke büyük bir ekonomik krize savrulduğu belirtiliyor. 2018 ve 2019 yılında Türkiye'de yaşanan krizin nedeninin de benzer olduğuna dikkat çeken IMF'den Türkiye'ye bir kere daha kredi ve inşaat sektörü uyarısı da böylece gelmiş oldu.IMF Raporundaki son    paragraf incelendiğinde;2018 yılında inşaat sektöründe baş    layan girdilerle ilgili maliyet eksenli artışların sektörü finansal açıdan kırılganlığa süreklediği gibi bu durumun    2019 yılında da devam ettiğini izliyoruz.

                       *       *        *

Neticede bu kırılganlığın günümüze kadar devam ederek 2020 yılına da yansıması zaten kırılganlık işaretini açıkça veriyor.Çünkü şu anda 2019 yıl sonu itibarıyla tkullandı rılan ticari krediler 2019'da 2 trilyon 169 milyar lira, birey sel krediler 618 milyar lira oldu.Böylelikle tüm bankalar

dan alınan tüketici kredilerindeki ciddi artışın önüne geç mek üzere önlem alınması da  bunu doğruluyor.Hal böyle    iken,en son alınan bilgiler doğrultusunda ihtiyaç kredisi al mak ya da bu kapsamda araştırmak isteyenlerde %84 civa rında artış olurken; özellikle konut kredisi için ortalama        125.000TL ile 150.000TL.arasında taeplerin yoğunlaşması      oldukça dikkat çekiyor.

                       *       *        *

Sonuç olarak, finansal sistemin en büyük oyuncusunun ban    kalar olduğuna göre,bankacılık sisteminde yaşanabilecek   olası sorunların makroekonomik görünümü durumun ağırlı   ğına göre çok olumsuz etkilemesi kaçınılmaz bir olaydır.       Bu bağlamda geçmişte yaşanan küresel çaptaki kriz yaşa    nan dönemlerde bireysel tüketici kredilerinin geri dönmesi    kapsamında karşılaşılabilecek sıkıntılar için mutlaka risk analizlerinin yapılması zorunlu bulunmakta olup gerekti   ğinde Türk bankacılık sistemi ile siyasi otorite bağlamında      önlemler alınması büyük önem taşımaktadır.Bu çerçevede     BDDK'nın yaptığı çalışmada, mortgage krizinin, birtakım tarihsel nedenlerinin olduğu ve likidite piyasalarında  yo ğunlaştığı ifade edilerek, ortaya çıkan riskin yönetilebilme si için olağanüstü çaba sarfedildiği ve gelecekte tarihin tekerrür etmemesi arzusuyla reform sürecine odaklanıldığı belirtilirken; ABD mortgage piyasasının işleyişinde güçlük ler ve zayıflıklar bulunduğu, gelişmelerin bir krizin emare lerini işaret ettiği,kriz yönetim süreciyle ilgili bütün tarafla rın iştirak ettiği,güven erozyonunun tamiri ve itibar riski nin azaltılabilmesi için reform çalışmalarına yönelindiğine işaret edilen analizde, krizin mikro sonuçlarının, ayrı bir çalışma olacak kadar önem taşıdığı kaydedilmesi de aynı   benzer hataya düşmemek açısından halen önemini koruyor.