Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından hazırlanan son rapora göre Türkiye’de artan politika belirsizliğinin Mart ayı sonundan itibaren para çıkışlarına neden olduğu belirtilirken;Değerlendirmede son 8 yıl içinde yabancı yatırımcıların toplamda13 milyar dolar yerel tahvil ve 3 milyar dolar hisse satışı yaptıkları gerçekleştirdikleri kaydediliyor. Bu yönde de IIF, Türk tahvillerinde yabancı sahipliğinin 82 milyar dolardan7 milyar dolara, hisse senetlerinde ise 82 milyar dolardan 24 milyar dolara indiğinin vurgulanması da oldukça dikkat çekiyor.Kuruluş, Türkiye’de merkez bankası başkanının görevden alınmasının ardından lira varlıklarda 2,5 milyar dolarlık satış gerçekleştirdiği belirtildi. “Türkiye’de yabancıların pozisyonları 2013 dönemine oranla çok daha az”denilerek;“Ekonomi politikalarının gelecek dönem yönü kritik önemde olacak” yorumu yapan IIF, artan borçlanma maliyetlerinin yakın vadeli ekonomik görünüme yansıyacağını öngördü. Türkiye’nin döviz rezervlerinde yaşanan azalmanın ülkeyi küresel ortamdaki güven değişikliklerine karşı hassas hale getirdiği de açıklanıyor.

         *       *        *

IIF öte yandan Türkiye’de kısa vadeli dış borç çevirme ihtiyacının önemli oranda olmasına karşın 2021 yılında yönetilebilir göründüğünün de altını çizmesi” biraz olsun rahatlama yaratı   yor.Mamafih bunula beraber Mart ayında TCMB’de yaşanan başkan değişikliğiyle beraber yatırımcıların merkez bankası bağımsızlığı ve Türkiye’nin gelecekte izleyeceği politikalar ile ilgili endişelerinin arttığını belirten IIF analistleri, bu olayların 19 Mart’tan bu yana 2,5 milyar dolarlık Türk varlığı satışına neden olduğunun altını çizerken,otoriteler tarafından bankaların kredi büyümesini artırmayı teşvik edecek herhangi bir hamlenin enflasyon verisi ve cari açık üzerinde üzerinde negatif etkileri olacağını belirten analistler, yatırımcıların TCMB’ye, Türk bankalarına Türk Lirası cinsinden düşük faizlerle finansman sağlamak istemedikleri mesajını vermeleri de TCMB’nın son kararıyla sabit tutulan faiz oranının yurt dışı borç faiz oranlarını   oldukça olumsuz etkileyeceğine işaret ediyorlar. Bu yönde Kısa dönem borç çevirme ihtiyacının 2021’in ilk aylarında 190 milyar dolar civarına yükseldiğini belirten kurum, bunun büyük bir çoğunluğunun ticari krediler ve yabancı mevduatları olduğunu vurgulayarak bunların çevriminin daha kolay olduğuna dikkat çekmeleri de madalyonun bir başka yönü durumunda.

    *       *        *

Diğer taraftan da Türkiye’nin kısa vadeli borç çevrim oranının 80 milyar dolardan 62 milyar dolara gerilediğini ifade eden analistler, özel sektörün kısa dönem borç çevrim ihtiyacının 2013 yılından bu yana azalttığını ve Döviz rezervlerini artırdığını dile getirmesi de özel sektörün şu andaki durumuna göre borç ödeme sürdürülebilirliğinin daha da kolaylaştığına dikkat çeki yor. Hal böyle iken TCMB’nın aldığı son kararla faiz oranını %19 da sabit tutarken;önceki politika metninde yer alan “gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaştırma yapılacaktır” ifadesinin çıkarılması sonraki aylarda sıkı para politikası uygu lamasına son verilmesine bir işaret olarak da değerlendirilirken,   her halükârda TCMB PPK’nunsonraki toplantılarında olası faiz oranı indirimlerinin de gündeme gelebileceğine işaret ediyor.

      *       *        *

Sonuç olarak,TCMB nezdinde bahse konu bu değişiklikle evrilen şahin duruşunun “güvercin duruşuna dönüşmesi ile belli ki reelde enflasyon oranı artarken, kağıt üzerinde popilizm odak   lı düşürülmeye çalışılan enflasyonun baz etkisine göre faiz ora nında üstü örtülü şekilde kademeli faiz oranı indirimi yapılacağı sinyali de verilmeye çalışıyor. Aslında bu yönde değerlendirme yapan iktisatçılara göre”sembolik de olsa, uzun yıllardır metinde yer alan “her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu değiştireceğine”ilişkin vurgunun da çıkarılması indirime başlanacaksinyallerin”de haklı çıkarıyor. Dolayısı ile para politikasındaki yaşadığımız bu zikzaklı gelişmeler belirsizlik (IIF ülkemizdeki son para çıkışlarının artan politika belirsizliğinden kaynaklandığınıaçıkladı) ortamını yaratmaktan da öteye gidemiyor. Son karar metni, faturası hayli yüksek bir bedelle sonuçlanan “Albayrak dönemindeki politikalara dönüleceği” izlenimini ver mesi yönüyle gerçekten de üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Öte yandan da ÜFE deki yükselme belli ki sonraki aylara yansıyabilecek çift rakamlı yükselen enflasyonu çok olumsuz etkileyecek. TCMB rezervlerindeki erimeyi ise ancak çok uzun vadede o da istikrar içinde bir iktisadi düzen oluşturmak kaydıy la düzeltebilmek ve iyileştirmek mümkün olabilecek.Kısaca da önceki yanlışları bir daha yapmamak koşuluyla döviz rezervlerini artış eğilimine sokacak istihdam ve ihracata yönelik katma değeri yüksek üretime odaklı bir makroekonomik program olmadan hedefe ulaşmak pek mümkün görünmüyor.