Bu kapsamda öncelikle küresel çaptaki iktisadi tabloya bir bak tığımızda Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) verilerine göre, geçen yıl ülkelerin aldığı toplam doğrudan yabancı yatırım (FDI) miktarında bir önceki yıla gö          re yüzde 13.4’lük düşüş oldu. Geçen yıl dünya genelinde ger çekleştirilen dış yatırım 1 trilyon 297 milyar dolar oldu. Böy    lece, küresel bazda doğrudan yabancı yatırım miktarında 2009 yılında kaydedilen 1 trilyon 172 milyar dolarlık seviyeden            bu yana en düşük değer görüldü. Dünyada en yüksek yabancı sermaye akışı ise 2 trilyon 34 milyar dolarla 2015 yılında kayıt    lara geçmişti. Konuyla ilgili Türkiye’ye bir göz attığımızda TEPAV’ın “Türkiye’ye Gelen ve Türkiye’den Giden Doğrudan Yatırımlardaki Gelişmeler” araştırmasının Mayıs 2019 verilerine göre, doğrudan yatırımların net değeri giriş yönünde oldu.Mayıs 2019’da bir önceki yılın aynı ayına göre net doğrudan yatırımlarda 51 milyon dolar azalma kaydedilirken 204 milyon dolarlık da giriş gerçekleşti. Ancak geçmiş yıllara kıyasla da Yurt dışından gelen sıcak para akışında belirgin bir durgunlaşma göze çarpıyor.

                              *        *         *

TEPAV Raporunun detayları incelendiğinde; 12-aylık kümülatif verilere göre Türkiye’den giden yatırımlar bir önceki yılın aynı dönemine göre %0,23 artmış (neredeyse sabit kalmış) ve Türki ye’ye gelen yatırımlar ise %29,3 oranında artmıştır. Gelen yatı rımlardaki artışın giden yatırımlardakinden fazla olması, ODI/FDI oranının azalmasını sağlamıştır. Mayıs 2019 verileri Nisan 2019 verileriyle karşılaştırıldığında ise bunun aksi yönde bir hareket olduğu görülmektedir. Giden yatırımlardaki artış, gelen yatırım lardaki artışın üzerinde olduğu için ODI/FDI oranı 1,3 yüzde puan artmış şekilde ortaya bir kayıt çıkıyor. Bu arada Mayıs 2019’da Türkiye’den giden yatırımların “mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler” sektöründe yoğunlaştığı da görülmektedir. Yurt içindeki yerleşiklerin yurt dışında yaptıkları 625 milyon dolarlık toplam sermaye yatırımlarının 238 milyon doları bu sektörde gerçekleşmiştir. Söz konusu yatırımların %88’i Avrupa ülkelerine gitmiştir. Avrupa’da ise 386 milyon dolarlık yatırım ile Hollan da’nın öne çıktığı görülmektedir. Ocak-Mayıs 2019 kümülatif verilerine göre de Hollanda, %47,5’lik payı ile ilk sıradadır.

                              *        *         *

Çok enteresandır ki Mayıs 2019’da Türkiye’ye gelen sermaye yatırımlarının dörtte biri “inşaat” sektöründe gerçekleşmiştir.Yurt dışındaki yerleşiklerin Türkiye’ye yaptıkları 409 milyon dolarlık sermaye yatırımının %86’sı Avrupa ülkelerinden gelmiştir. Hollan da, gelen yatırımlarda da öne çıkan ülkedir. Ocak-Mayıs 2019 kümülatif verilerine göre ise İngiltere ve Azerbaycan’ın sırasıyla ilk ikide yer aldığı görülmektedir. Veriler, bu beş aylık dönemde, değişen miktarlarda olmakla birlikte İngiltere’den gelen yatırım ların düzenli olduğunu, Azerbaycan’dan gelen yatırımların ise Mart 2019’da yoğunlaştığını göstermektedir. Buna göre değerlendirme yapmak gerekirse; net doğrudan yatırımlardaki zayıf görünüm sürüyor. Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler, bir önceki yılın aynı ayına göre %44,8 oranında (471 mil yon USD) azalarak 581 milyon USD düzeyinde oldu. Türkiye’ye gelen DYY’ın dörtte birinin emlak alımları olması verimlilik açısın dan çok düşündürücü. Bu satın almalar inşaat sektörüne destek verse de, Türkiye’ye yeni teknoloji getirmiyor, ek istihdam da yarat mıyor. Türkiye halan kendi kişi başı milli gelir düzeyinde olan ülkeler arasında en az DYY cezbeden ülkelerden biri olmayı sürdürüyor. Özel sektörün yatırım iştahsızlığını da göz önüne alırsak, yüksek katma değerli ihracat ve yüksek teknolojili üretim hedeflerinin gecikeceği de kesin görünüyor.

                                     *        *         *

Sonuç olarak, öteden beri yaşanmakta olan finansal kırılganlığa ek olarak olaya bir de piyasalardaki güvensizlik sorunu eklendiğinde; mevcut durum pek de iç açıcı değil. Bir kısım yapılması zorunlu reformların ertelemeye alınması ise işi zorlaştırmaktan öte sorun    ların daha da büyümesine yol açıyor. Toplumsal talepteki göreceli daralma süregelen resesyon (durgunluk) olgusunun işaretlerini ta     şırken; çift rakamda seyreden yüksek enflasyonla birlikte slumpflas yona(büyümede yüksek enflasyon ile eşleşen küçülme yaşanması) doğru bir yönelmenin dikkat çektiği izleniyor. Toplumsal gelir den gesinin bozulmaya yüz tutmuş olması da ayrı bir sorun. Nitekim Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yayımlanan ‘Sürdürüle bilir kentler ve toplumlar’ raporuna göre,Türkiye birçok alanda Avrupa’da en kötü yaşam kalitesine sahip ülke konumunda.Rapo ra göre, Türkiye’de 18-24 yaş arasındaki genç nüfus içinde eğitim ve öğretimden erken ayrılanların oranı yüzde 31 ile Avrupa’ nın zirvesinde. Türkiye’de nüfusun yüzde 36.6’sı yoksulluk nedeniyle çatısı akan, duvarları, zemini ya da temeli rutubetli veya pencere çerçeveleri çürük evlerde yaşıyor. Ayrıca Türkiye’de nüfusun yüzde 41.3’ü yoksulluk ya da sosyal dışlanmışlık riskiyle yaşıyor. Tarım sektöründeki görünümde Türkiye’de hükümetin kişi başı tarımsal araştırma ve geliştirme desteği, sadece 0.8 Avro. AB’de bu oran yüzde 6.3 Avro seviyesinde. Türkiye bu alanda tarım ülkesi olmayan küçük ülkeler Lüksemburg ve Malta’nın ardından Avrupa’da sondan üçüncü sırada yer alıyor. Avrupa’da bu alanda en iyi durumdaki ülke 64.9 Avro’luk destekle Norveç en ön sıralarda bulunuyor. En çarpıcı duruma görede;Türkiye’de nüfusun en yoksul yüzde 40’lık bölümü gelirden sadece yüzde 15.8 pay alıyor. AB’de ortalama oran yüzde 21.1 civarında.Türkiye ekono misinin olası şoklara karşı dayanıklılığının arttırılmasına yönelik mutlaka öncelikle ihracat potansiyelinin ileri teknoloji üzerinde    yoğunlaşması ve bu yönde öncü kuruluşların ileriye yönelik atılım  da bulunması için Devlet teşviklerinin en kısa sürede gerçek duru ma göre harekete geçirilmesi zorunlu gözüküyor.