İktisadi anlamdaki devalüasyonun tanımına baktığımızda; cari açık veren bir ülkenin kendi parasının dış satın alma gücünün, hükümet tarafından alınan kararla düşürülmesidir.Bu açıklamayı biraz daha genişletti ğimizde ise;Ülke para biriminin diğer dövizler karşısında değerinin azalmasıyla, satın alma gücü zayıflar ve ithal malların fiyatı alım yapacak ülke için artmış olur,ülkenin dış ülkelere ihraç edeceği ürünlerin fiyatı ise düşmüş olur.Böylece ihracat gelirlerinde artış olur ken, ithalat giderlerinde ise azalış kaydedilerek bütçe bir anlamda dengeye getirilmeye çalışılır. Bu arada ekonomik süreçte uzun vadeye yayılma gösteren kur daki dalgalanmalar sonrası milli para değerindeki ka demeli düşüşler sonrasında adına bir anlamda örtülü diğer adıyla da örtülü devalüasyonlar aşamalarla orta ya çıkar ki, böyle bir durumda götürdüklerinin ne olduğuna baktığımızda;

-İthalat pahalı hale gelir.

-Bütçe açığı artış gösterir.

-Döviz cinsinden borcu olanların yükü artar. Yönetilemez hale gelen bu artış sonucunda iflaslar ve sonrasında da işsizlik oluşur.

-Sermaye mallarını ve teknoloji ithalatını daha pahalı yaparak fiyat artışı yaşanır.Bunun sonuncunda enflasyon artar,

-Belirtilen pozitif haldeki durumlar ile beraber ekonomi düzeltilirken, bir yandan da toplum açısından satın alma gücü önemli oranda düşüş gösterir.

* * *

Makro anlamdaki devalüasyonun uygulamasının getirdiklerine bir göz attığımızda ise;

-İhracat daha cazip noktaya ulaşır.

-Cari açık düşer.

-Devalüasyondan beklenen faydanın sağlanabilmesi açısından nominal devalüasyonun etkili bir politika aracı olabilmesi için kısa vadede reel devalüasyona dönüşmesi gerekir. Böylece devalüasyonun ticaret dengesi üzerindeki beklenen iyileştirici etkisi de hissedilebilecek duruma gelir.

-Bir ülkede devalüasyon yapılmasında değişik psikolojik, sosyal, politik ve ekonomik faktörler etkili olsa da, en yaygın gerekçeler dış ticaret açığının kapatılması, uluslararası piyasalarda rekabet gücünü artırmak ve iç istikrarı sağlamaktır. Devalüasyon, ithal girdilerin fiyatlarını yükseltip ihracat çıktılarının fiyatını düşürür. Böylece devalüasyon sayesinde bir yandan döviz tasarrufu yapılırken diğer taraftan artan ihracat yoluyla daha fazla döviz girdisi sağlanmaktadır.

* * *

Sonuç olarak, işin en kötü tarafı ise özellikle bizdeki bir kısım ürünlerde olduğu gibi üretimin iç talebi karşılayamadığı zamanlarda devalüasyon etkisiz kalır ve ithalat yine artar. İthal malları petrol gibi vazgeçilmez bir nitelikte ise paranın dış değerinin düşürülmesi, ithalatta ancak kısmi bir azalmaya yol açar.Ülkemizdeki gibi sanayideki %75 bağımlılık arzeden bir yapıda İthal malı kullanımı toplumun tüm kesimlerine yayılmış bir moda durumunda ise, salt fiyatların artışı bu eğilimin önünü kolay kolay kesemez.Daha pahalı olan ithalat enflasyonu yükseltince de, ulusal paranın yeniden değer kaybetmesi gerekir. Enflasyon-devalüasyon spirali hiperenflasyonun en önemli nedenlerinden biridir.Devalüasyonun enflasyona etkisinin büyüklüğü ithalatın milli gelir içindeki oranına ve toplam ithalat içinde temel ihtiyaç maddelerinin oranına bağlıdır.Türkiye'de devalüasyonun getirdiği fiyat artışı ham petrol kanalı ile ekonominin tüm sektörlerine dalga dalga yayılır. Ayrıca sanayinin büyük ölçüde ithalata dayalı faaliyet göstermesi de devalüasyon artışının, doğrudan fiyat artışına da etkili olmasına neden olması yönüyle sıkıntılı duruma yol açabilir.Gerçekte burada en alternatif çıkış yolu; AR-GE kapsamında ihracata dayalı yüksek katma değerli ileri teknoloji üretme yolu na gidilerek ihracat gelirlerini maksimize etmeden geçer. Çok tabii olarak küresel ısınma sebebiyle gittik çe zorlaşan gıda maddeleri teminindeki handikapları ortadan kaldırmak için de çevresel sürdürülebilir faktör lerin korunarak tarım ve hayvancılık sektörlerinin gerekli teşvik önlemleri ile gıda üretimini arttırmak ayrıca büyük önem taşıyor.