1904 yılında The North American Review'de yazdığı makalesinde adına ödül verilen gazeteci Joseph Pulitzer şöyle der:

“…Cumhuriyetimiz ve gazeteleri ya beraber yükselir ya da beraber çöker. Hakları bilen ve bunları zekâyla uygulayan, çıkarcılıktan uzak, bağımsız, kamusal hizmet bilinçli bir basın, kamusal erdemi koruyabilir. Bu erdem olmadan her hükümet sahtekâr ve alaycıdır. Sinik, çıkarcı, demagojik bir basın ise zamanla kendine benzeyen insan yığını üretir.”

114 yıl önce gazetecilik için bu tanımlamayı yapan Pulitzer sanki günümüzü anlatıyor.

3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir karar ile tüm dünyada “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” olarak kutlanmasına karar verilen bir tarih.

Bugünün kutlanmasındaki amaç; basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermek. Bunun yanında gün boyu çeşitli organizasyonlar ile görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak.

Türkiye maalesef basın özgürlüğünde dünyanın en geri ülkeleri arasında yer alıyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dünyadaki 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu mercek altına aldığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni kamuoyuna açıkladı. Türkiye listede 154’üncü sırada yer aldı.

Geçen yıl 157’nci sırada yer alan Türkiye, bu yıl üç sıra yükselmiş oldu.

Raporda, Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısında geçen yıl az bir gerileme kaydedilse de dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birinin Türkiye olduğu vurgulandı. Türkiye’de internet medyasına yönelik sansürün arttığı belirtilen raporda, RSF’in ortak kuruluşu Bianet’in verilerine göre 2019 yılında en az 586 haberin internette sansürlendiği vurgulandı.

Özgürlüklerin altını bıkmadan usanmadan sürekli bir biçimde kalın çizgiler ile çizmek lazım... Çünkü özgürlüğün gücü, insanlığın özgürleşmesinin gücüdür.

Bu güç basının özgürlüğünden geçer.

Goerge Orwell, basının asli görevinin, bilinmeyen gerçekleri açıklamak olduğunu söylemişti. Bilinen şeyleri yazmaksa piar çalışmasıydı ona göre...

Özgürce yazmak ve çizmek bir toplumun sağlıklı oluşunun teminatıdır...

Rousseau’nun dediği gibi, “Hürriyet insanı asil yapar.”

Sevgiyle kalın!

 “…Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” (Mustafa Kemal Atatürk 1922)