Ermeni propagandası gerçekleri"AndronyanBelgeleri"türünden hayal mahsulü belgelerle gizlemeye çalışmakta, Ermeniler'in katliama maruz kaldıkları iddiası ile zihinlerde istifham bulutları oluşturmaktadır. Gerçekte bütün çabaları Ermeni çetelerince hunharca icra edilen "Türklerin uğradıkları katliamı" unutturmak içindir. Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Ermenilerce katledilen Müslümanlara ait toplu mezarlar dünya kamuoyunun gözleri önüne serilmektedir. Daha bilinmeyen niceleri de bulunmayı, soykırım müzelerinde sergilenmeyi beklemektedir.Karanlık günler ne kadar unutturulmak istense yine de zihinlerden silinmemektedir. Asıl suçlu Ermeni toplumunu kışkırtan ve aldatan emperyalist devletlerdir. Günümüzde savaşların cephede değil, cephe gerisinde yürütüldüğü de bir gerçektir. Nitekim ABD Başkanı Biden 24 Nisan tarihinde yaptığı açıklama ile;1915 olayları için “soykırım” ifadesini kullanması Türkiye-ABD ilişkilerinde tamiri neredeyse imkan sız olan derin bir yara açmıştır. Bu saatten sonra ABD Türkiye açısından müttefik değil sadece kağıt üzerinde ittifak ülkesi olduğunu da resmen teyitlemiş duruma gelmiştir.

    *        *         *

Mamafih uluslararası mahkeme kararı olmadan hiçbir kimse ya da devlet başkanı veya siyasi bir organ özellikle 1948 yılından önceki geçen olaylar sebebiyle”soykırım” suçlamasında bulunamayacağına göre; bu itibarla “soykırım”iddiasının hiçbir hukuki   dayanağı da bu arada bulunmamaktadır. Gerçekte iddia edilen 1915 olayları ile ilgili tarihsel sürece bir göz atıldığında;Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla beraber, özellikle, Türkiye dışındaki Ermeni Teşkilatları Ermeniler'i Osmanlı Devleti'ne karşı İtilaf Devletleri'nin yanında savaşa çağırdılar. Ermeniler bu çağrılara uyarak hem İtilaf ordularına katıldılar,hem de kendini savunmaktan yoksun olan Anadolu' da isyanlar çıkartarak katliamlara giriştiler.Osmanlı Hükümeti ilk başlarda isyanları bölgesel önlemlerle yerinde bastırmayı ve savunmada kalmayı tercih etti. Bu arada İstanbul' daki Ermeni Patriği' ne savaş sırasında asayişin temini için gerekli miktardajandarma bulundurulamayacağı, dolayısıyla Ermeniler tarafından bir karışıklık çıkartıldığında,"ülke savunmasını sağlamak amacıyla sert önlemler almak zorunda kalınabileceği" anlatıldı. Osmanlı Meclisindeki Ermeni milletvekilleri de aynı şekilde uyarıldılar. Devlet bu kadar tahammül göstermekte kendini haklı görmekteydi.

        *        *         *

Zira Ermenileri Hıristiyan tebaası arasında kendine en sadık vatandaşlar olarak benimsemişti. Ne var ki, hüsnü niyetli bu anlayış ve yapılan bütün ikazlara rağmen komiteciler faaliyetlerini görülmemiş şekilde devam ettirmeye kararlıydı.Bu arada daeğer bir devletin ordusu cephede savaşırken aynı devletin vatandaşları diğer ülkelerle işbirliğiyaparak cephe gerisinde faaliyetlere girişirlerse devletler hukukuna göre bu "ihanet" kapsamında sayılıyordu.Böyle bir durumda Türk ordusunun cephe gerisinin daha fazla yıpratılmasını önlemek amacıyla o bölgedeki bozguncu unsuların hareket alanlarından ve yurt içinin kritik bölgelerinden çıkarılması için hazırlanan Tehcir Kanunu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu' da yaşayan ve devlete karşı gelen halk bölgeden uzaklaştırılmıştır. Bu kanunla Ermeniler'in iddia ettikleri gibi onların katledilmeleri değil, iskan edilmeleri amaçlanmıştır. Ama Osmanlı Hükümeti'nin Ermeniler'in genel isyanından sonra askeri bölgelerde başvurmak zorunda kaldığı yer değiştirme (Tehcir) tedbiri dünya kamuoyunda bir katliam görünümü altında verilmeye çalışılıyor.

       *        *         *

Sonuç olarak, ABD tarafından özellikle gündeme getirilen”soykırım” yalanı emperyalist ülkelerin geri kalmış ülkelere uyguladıkları güncel politik varyasyonlardan yalnızca biridir.Halen kedi-fare oyunu kesintisiz sürmekte; değişen ise, salt dekor ve üsluplar olmaktadır.Emperyalist politikalar örneğin, geride bıraktığımız yüzyıla göre daha rafine uygulanmaktadır. Kaba politikalar, yerini "demokratik" söylemli çok ince politikalara bırakmıştır."Soykırım tasarısı",Ermenistan yönetimince de politik bir araç olarak kullanılmaktadır.Hal böyle iken ABD Başkanı Biden’in izlediği Türkiye hakkındaki olumsuz tavır bugünkü durum da değildir. Geçmişte da bugün de ABD Başkanı Biden aleni olarak Türkiye aleyhtarı yaklaşım izler ken; aslında 24 Nisan 1915 olayları BOP’nin tipik bir parçası olup öteden beri PKK/PYD Terör örgütüne destek vermesi ile Türkiye’ye rağmen ABD’nin sanki alternatif durumunda imiş gibi Yunanistan’a yaklaşması da bunun en açık örneğidir. Aslında iş bu kadarla da kalmamakta ABD’nin Türkiye çevresinde alternatif üsler kurmak sureti ile bir taraftan tehdit seviyesinde Ülkemizi çevrelerken; Türkiye üzerinde açık tehdit politikaları izlediği de bir gerçektir. Mamafih ABD tarafından Türkiye için en son vurgulanan “soykırım”nitelendirmesineresinden alınırsa alınsın ABD-Türkiye ilişkilerini ağır kırılma noktasına taşıdığı gibi Türkiye ile stratejik bir ortaklığı zora sokarken var olan tarihsel ittifaka da zarar vermekte;kamuoyu nezdinde ABD’nin de bu saatten sonra tamamen getirdiği güvensizlik ortamıyla dost ülke statüsünden çıkarılmasına da neden olmuştur. Bunun yenilir yutulur hiçbir tarafı da bulunmamaktadır.         Bu yönde siyasi otoritenin gösterdiği tepki ise tamamen yüzeysel ve günü geçiştirmeye yönelik anlık bir durum iken; ABD’nin bu düşman ca yaklaşımına karşılık verilmediği sürece samimiyetten de uzaktır.