Gerçekteki uygulama anlamına göre Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı ödül lendirir. Meritokraside yetenekler kadar çalışkanlık ve üretkenlik de önemlidir. Dolayısıyla, “marifet iltifata tabidir” sözü meritokrasinin en temel ilkelerindendir.Meritokraside en bilgili ve yetenekli kişiler kariyer basamaklarını tırmanma imkanı bulur. Bu durum kıt kaynak lardan maksimum verim elde edilmesinin, güçlü devlete ve müreffeh bir topluma sahip olmanın temel koşuludur. Aksi takdirde hazıra alı şan insanların kendilerini yenilemek, çağa ayak uydurmak için gerek li enerjiye sahip olamadığı; zekâsını, gücünü, teknik ve teknolojik imkanları kullanamadığı bir durum ve gittikçe çürüyen bir toplum ve devlet yapısı ile karşılaşılması kaçınılmaz olur.Aslında meritokrasi ile ilgili tartışmalar en az antik Yunan tarihi kadar eskilere gitmekte dir. Eflatun’un “ya krallar filozof ya da filozoflar kral olmalıdır” sözü yanında eğitim için önerdiği ilkeler meritokrasi ile ilgili düşün celere temel teşkil etmiştir. Bilindiği üzere geleneksel dönemlerde soy bağına önem verilmekteydi ama sadece bu durumu meritokrasi ile taçlandırabi len toplumlar tarihte iz bırakmıştır. Bizim tarihimizde devşirme ve lonca gibi kurumlar yanında Enderun Mektebi gibi uygu lamalar meritokrasinin en iyi örneklerindendir. Osmanlı devleti meritokra siyi gereğince uygulayabildiği dönemlerde yönetimde, orduda, sanatta, mimaride önemli şahsiyetler yetiştirme imkanı bulmuştur. Devletin çöküş döneminde ise ehliyet ve liyakat esaslarının artık işle mediği görülmektedir.

                                  *     *      *

Diğer taraftan Batı Avrupa ülkelerinin son birkaç yüzyılda kat ettik leri mesafe diğer toplumsal ve siyasi gelişmeler yanında asıl olarak meritokrasi konusundaki başarılarından kaynaklanmıştır. Son dönem de Çin başta olmak üzere bazı Asya ülkelerinin yükselişi de özünde bir meritokrasi başarısıdır. Dolayısıyla bugün ve gelecekte “güç ve adalet” temelli rekabet gücümüzün ne olacağı meritokrasi geleneği mizi nereye taşıyacağımızla doğrudan ilgilidir.Mevcut uygulamala   rın önemine göre irdelediğimizde Devlet yönetiminde dış politika nın, iç politikadan daha ciddi bir iş olmasının nedeni, dış politikada birçok etkenin başka ülkelerden kaynaklanması dolayısıyla denetim altında tutulmasının, yönlendirilmesinin ve bağdaştırılmasının çok daha güç olmasıdır. Değişik ülkelerin çıkarlarının bağdaştırılama ması hâlinde çıkar çatışmaları kolayca silahlı çatışmalara yol açabi lir. Dış politikanın yürütme aracı olan diplomasi bu temel gerçek üzerine kurulur ve bir ülkenin denetiminde olmayan dış etkenlerin, o ülkenin millî menfaatlerini en iyi biçimde koruyabilecek şekilde yönetilmesini amaçlar. Diplomasinin öncelikli amacı, ülkenin tüm seçeneklerini açık tutmaktır. Bu noktada başarılı olan ülkelerin ma nevra alanları genişler, değişen koşullara uyum sağlamaları kolay laşır. Seçeneksiz bir ülke; etkisini, pazarlık gücünü kaybetmiş bir ülkedir. Böyle bir ülke dış dünyaya karşı, özellikle etnik veya diğer türden azınlıklar bulundurması durumunda, içeride de yaşamsal menfaatlerini korumakta zorlanır.

                                  *     *      *

Bu kapsamda büyükelçiler dışında diplomasi mesleğinin niteliği ile örtüşmesi, mevcut kurumsallaşma tercihleri içinde oldukça tartışma lıdır. Diplomatların, yerleşik ve denenmiş yöntem ile değerlendiril meleri ve görevlendirilmeleri, ülke çıkarlarının en iyi biçimde korun ması için başarısı denenmiş bir tecrübedir. Diplomasi’de “koridor sicili” diye bilinen değerlendirme yöntemi  ve geleneğin, bazı hâller de dip lomatların yazılı sicillerinden bile  daha önemli ve ağırlıklı ol masının nedeni budur.Özellikle içinde yaşadığımız son dönemde gittikçe küreselleşen Dünya düzeninin karmaşık ilişkiler yumağında ortaya çıkan sorunların çözümünün daha da zorlaştığı göz önüne alındı ğında; meritokrasinin kazandığı büyük önem uluslararası arenadaki Büyük Devlet Başkanlarının yaptığı basit hatalarla mukayese edildiğinde; çözümün bir parçası olacaklarına sorunun bir parçası olmaları deneyim ve tecrübe açısın dan liyakat sisteminin uygulanmamasının geldiği noktayı açıkça göstermektedir.

                                             *     *      *

Sonuç olarak, millî menfaatlerin tam olarak gerektiği gibi korunma sı açısından yaşamsal önem taşıyan diplomasi mesleğinin kurumsal işleyişi ve tercihler geleceğimiz için önceliklidir.Zıtlıklar ve öngö rülemezliğin nasıl yönetileceğinin belirleyici olacağı dış politika kurumlarımız için “Geleceğin diplomasisi ve kurumsal ekosistemi nasıl olmalı?”sorusuna bulacağımız güçlü kurumsal cevap, meritok rasi geleneğimizi diplomaside zirve’ye taşıyacak,Ülkemizin bölge sel ve küresel açılımlarını ziyadesiyle başarılı kılacaktır.Mamafih içinde yaşadığımız Dünyada teknoloji, teknoloji,dijital  dönüşüm için tek başına yeterli bir faktör değildir;  en yetenekli ve bilgili kişilerin işe alınması ve bu kişilerin kurum bünyesinde tutulması, dijital dönüşüm  yolculuğunda  kritik önem  taşımaktadır.  Çünkü bilgi  ve  beceri eksiklikleri,  dijital dönüşüm yolunda en büyük engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, yetkin ve  uzman insanların kamu kurumlarında görev alması  için sağlanması  gereken  şartla rın  belirlenmesi,  yeni teknolojiyi kaldıraç olarak kullanmaya ola nak sağlayacaktır. Meritokrasi, daha iyi  kararların alınmasıyla  tüm  çalışanların kendilerini  değerli  ve güçlü  hissettiği  bir ortam  oluşturur.Kuruluşun değerleri, bir  inovasyon ve meritokrasi kültü rünün geliştirilmesinde baskın bir rol oynar. Kurumların değerle rini belirleme de ise kuşkusuz tüm yeni teknoloji, fikir değişimlere uyum  sağlamak ön planda  olmalıdır.Dolayısıyla  kurumlar, DNA‟ larını dijital  dönüşümü güçlendirmek için tasarlamalı ve  ; bunu ise dijital dönüşüme tam manasıyla odaklanarak gerçekleştirebilir ler.