Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık sektörlerinin analizinde en başta öne çıkan tablo; özellikle iki sektör için de ortaya çıkan engellenemez maliyet baskısının giderek artarken,verimliliğin      azalarak düşmesi ve kârlılığın azalmasıyla da aksine borçların  giderek çoğalmasından artık sürdürlemez bir ortam yaratmak   tadır.Ayrıca mevcut politikaların etkinliğini yitirmesi nedeniyle, içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde tarım Avrupa Birliği ile entegrasyonda öncelikle geliştirilesi gereken bir sektör olarak belirmekte, Dünya Bankasının liberalleşme politikaları ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları karşısında zorlanmakta ve uyumu güçleştirmektedir. Bugüne kadar uygulanmakta olan kendi kendi ne yeterli olmaya yönelik politikaların çok taraflı anlaşmalarda yer aldığı şekliyle, gerekli görülen Tarım Reformları çerçevesin de değişerek, ülkelerin önemli ürünlerde kendine yeterli olma politikaları yanında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ürünleri yetiş tirmeleri ve piyasa fiyatlarına hassasiyeti artırıcı politikaların benimsenmesi öngörülmektedir.Genellikle dış ticarette mukaye seli üstünlük teoreminin geçerli olduğu dönemlerde tarım ürünü üreticisi ve ihracatçısı konumunda olan ekonomiler görece avan tajlı olabilmektedir. Bu dönemde tarımsal ürünler ekonomiye yararlı ticari meta olarak görülebilir. Zira bu dönemlerde dış ticaret hadleri henüz tarım ürünleri aleyhine dönmemiştir. Oysa, günümüzün sanayi destekli tarımsal üretim aşamasında artık mukayeseli üstünlük teoremi yerini mutlak üstünlük teoremine bırakmıştır. Mutlak üstünlük teoreminin geçerli olduğu durum larda gelişmiş ekonomiler hem tarımsal alanda hem de sanayi alanında gelişmekte olana ekonomilere üstündür ve dış ticaret hadleri aşırı derecede tarımsal ürünler aleyhine dönmüştür.

                                      *        *         *

Diğer taraftan da çok sayıda ve dağınık olan tarımsal işletmeler ürettikleri ürünleri genellikle tam rekabete çok yakın piyasalarda sattıkları halde, ihtiyaçları olan girdileri oligopolistik, hatta bazı hallerde monopsonistik piyasalardan sağlamaktadırlar.Devlet mü dahalesi olmadığı taktirde, tarımsal üreticiler bu piyasa koşulları na göre, gerek girdi satın alırlarken, gerekse ürünlerini arz eder lerken iki yönlü sömürüye açık durumdadırlar.Mamafih Ülkemiz   deki ta baştan sona kadar süreğen hale gelen bu yapı yıllardır önle   nememiştir.Bu sebepledir ki belirtilen nedenlerin etkisiyle tarımın ve tarım ürünleri fiyatlarının desteklenmesi gerekmektedir. Zira sanayi ve hizmet sektörleri gümrük politikaları, teşvik tedbirleri, vergi iadeleri v.b.koruma araçları ile korunmaktadır.Tarım kesimi nin ise kendine özgü nitelikleri nedeniyle daha özel koruma politi kaları ile desteklenmesi gerekmektedir.Genel bir tanımlama ile taban fiyat çiftçiye ürettiği ürünü belirli bir asgari fiyatla, belirti len aracı bir kuruluşa satma imkanı ve garantisi veren bir fiyat olarak tanımlanmakta ise de; çiftçinin ürününü elinden yok pahasına fiyatla satınalan aracı-tefeci kesiminin sonrasında taban fiyat açıklamalarının yapılması nedeniyle her defasında zararlı     çıkan üretici olurken; düşük kâr sebebiyle de ekim yapılan tarım    alanları da gittikçe azalmaktadır.Bunun yanında tarımsal üretimin doğa koşullarına bağlı olarak belirsizliği, mevsimlik dalgalanma lar gösterişi, tarımsal ürünlerin arz ve talep esnekliklerinin düşük oluşu, üreticilerin arz cephesinin oluşturmada etkili olmalarını kı sıtlamaktadır.

                                      *        *         *

Tarım ve hayvancılık sektörlerinin geldiği son noktada; güvenilir gıda arzı ve güvenliğini sağlamak ve insan beslenmesinde en de ğerli ürün grubuna sahip olan hayvansal kökenli ürün talebini kar şılamak, temel tarım politikaları arasında yer alması nedeniyle hayvancılık gelişmiş ülkelerde bir endüstri ve ekonominin ayrıl

maz bir parçası olmasına rağmen, ülkemizde geleneksel tarım

kültürü içerisinde hayvansal üretim, bitkisel üretimden sonra gel mektedir. Hayvancılık kesinƟsiz bir üreƟm dalı olup, üreƟmin sürdürülebilir olması için yoğun bir iş gücüne ihtiyaç duymakta ve büyük bir istihdam kaynağı da oluşturmaktadır. Bu çerçevede, hayvancılık sektörü, önümüzdeki dönemlerde de ülke ekonomisi ve insan beslenmesindeki önemini artırarak sürdürecektir.Tarım sektörünün kalıcı ve uzun vadeli bir sektör haline dönüştürülmesi için, bitkisel ve hayvansal ürünlerin bir mala, hizmete dönüşmesi ve bunların da sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde yapılması ge rekmektedir.Zira Ekonomik, verimli ve rasyonel olmayan bir yak laşım sürdürülebilir kalkınmanın önünde engel oluşturmaktadır.

                                      *        *         *

Sonuç olarak, Ülkemizin sürdürülebilir tarım ve hayvancılık yak laşımını etkileyen başlıca hususlar; sulama, erozyon, şehirleşme, sanayileşme, turizm, çevre kirliliği, fazla girdi kullanımı, mera ve çayırların ıslahıdır.Çok tabii olarak tarım ve hayvancılık yapılan    arazilerin giderek bilinçsizce rant temelli betaonlaşması da başta    gelmektedir.Sürdürülebilir tarım yaklaşımının temeli olan, kırsal alanda üretim yapan çiftçilerin bulundukları yerlerde faaliyetleri ni sürdürebilmeleri, hak ettikleri refah düzeyine ulaşmaları, çiftçi lere altyapı, eğitim ve sağlık hizmetlerinin götürülmesi, ekono mik faaliyetlerinin geliştirilmesi, yerel potansiyelin değerlendiril mesi, doğal ve kültürel varlıkların korunmasını hedefleyen kırsal kalkınma planı önümüzdeki süreçte mutlaka öne çıkacaktır.Öte   yandan da Türkiye’de örgütlenme ve pazarlama alanında yaşanan sorunlar, tarım ve hayvancılım sektörünün istenen düzeye ulaşma sını engellemek te, ülke genelinde ekonomik ve sosyal sorunlara yol açmaktadır. Tarım sektörünün dünyadaki hızlı değişime ayak uydurabilmesi için bu temel sorunların çözümüne de ihtiyaç du yulmaktadır.Bu nedenledir ki tarım sektörü ve kırsal kalkınmada yaşanacak başarılı bir dönüşüm, sadece kırsal alanı etkilemeye cek, göç ve hızlı nüfus artışı ile altyapı ve sosyal sorunlarla baş etmek zorunda kalacak olan şehirlerin de bu süreci sancısız bir şekilde yaşamalarını sağlayacaktır.

KAYNAK:Tarım Gıda ve Hayvancılık 2023 (TASAM)