Ülkemizdeki finansal kırılganlığın geldiği noktada korona virüsü krizinin finansal sektör üzerindeki yansımalarının, Türkiye’nin bazı özel ve yabancı sermayeli bankaların birleşmesini veya çekilmesini hızlandırabileceğini belirten analistler, kamu bankalarının pazar payı kaptığı bir ortamda bazı bankaların mücadeleden çekilebileceğine dikkat çekiyor. Bu arada da siyasi otoritenin bankacılık sektöründe yıllardır devam eden temettü dağıtılmaması tavsiye kararı ve ekonomide büyümeyi canlandırmak için yaptığı baskı, banka hissedarlarının tepkisini çektiği de izleniyor.Bu kapsamda Reuters’in konuştuğu çok sayıda banka yöneticisi, danışman ve analiste göre, bu ortamda ana hissedarların yeni sermaye artırımlarına sıcak bakmaları ve pazar payı için mücadele etmeleri olası görünmüyor. Hazine, bankaların krizlerde bile dış borcu çevirmekte başarılı olduğunu ve ekonomik gerilemede kredi akışını sağlamak için yeterli likiditeye sahip olduğunu ifade ediyor.Bu gerekçeyle, geçen ay özel bankaları daha fazla kredi vermeye ve daha fazla devlet tahvili almaya zorlayan bir düzenleme yürürlüğe kondu. Diğer yandan, kredi genişlemesini ve kur seviyesini desteklemek için kamu bankalarına da 21 milyar lira (yaklaşık 3 milyar dolar) sermaye enjeksiyonu sağlandı.

                                   *       *        *

Mamafih analistlere göre özel bankaların mevcut yaklaşımının hükümetten farklı olabileceğine değinen analistlerden Hermes Investment Management üst düzey analisti Filippo Alloatti’nin ekonomideki zorlu durumun özel bankalar için ‘orta vadede birleşmeleri daha cazip hale getireceğini’ ifade etmesi de dikkat çekici bir gelişme.Bu anlamda son altı ay içinde, İtalyan UniCredit Yapı Kredi’deki payını azaltırken, HSBC’nin de Türkiye’den çıkmayı değerlendirme kapsamına alması oldukça üstünde durulması gereken bir durum. İsmini açıklamak istemeyen bir banka yöneticisi, özel bankaların kredi vermek ve sermaye artırımı yapmak ile ‘harekete geçmeme‘ arasında seçim yapmak zorunda kalacağını söylemesi de olayın bir başka yönü.Aynı yönde üst düzey bir banka danışmanı da Türkiye’de iş yapma riskleri göz önüne alındığında hissedarların sermaye artırımı yapmalarının ‘söz konusu olmadığını’ belirterek;“Şu anda özel bankalarda ve yabancı ortaklı bankalarda ana ortakların sermaye artışı yapması neredeyse imkansız. Özel banka sahiplerinin de bir pencere açıldığında hızlıca çıkacağını düşünüyorum. Ancak devam eden salgın, varlıkların gerçek değerlemesininin şu an zor olması ve potansiyel alıcı bulunmamasından dolayı şu an böyle bir pencere yok.” Değerlendirmesinin de kayda geçtiği görülüyor. Borsa

İstanbul’da işlem gören banka hisseleri bu yıl yüzde 26 düştü. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank pazar payını artırdı. Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın 2014 sonunda yüzde 30 olan toplam kredilerden aldığı pay şu an itibariyle yüzde 48 seviyesine kadar yükseldi.

                                 *       *        *

Sonuç olarak, bankacılık sektörünün özsermaye karlılığı, yabancı ortaklıkların yoğun şekilde Türkiye’ye girdiği 2007 yılında yaklaşık yüzde 25 seviyesindeydi. Ancak özsermaye karlılığı azalarak yüzde 11.5 seviyesine kadar geriledi. Öte yandan da Türkiye’nin 40 civarındaki özel bankası 2018 krizinden sonra milyarlarca dolarlık batık kredi (NPL-takipteki kredi) ile de karşı karşıya kaldı. Bir bankacılık kaynağının ise “Sektör hükümet tarafından giderek daha fazla kontrol ediliyor ve bu özel banka çıkışlarını tetikleyebilir” şeklinde tepkisini ortaya koyduğu da gelen bilgiler arasında. Değişimi tetikleyebilecek bir diğer faktör ise, Ankara’nın geçen yıl döviz piyasaları ve bankalar üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran bir dizi düzenlemelerin yarattığı maliyet. İlk çeyrek verilerine göre kamu bankalarının net karı yüzde 83 artış gösterirken, yerli özel bankaların net karı yüzde 9.3 yabancı bankaların ise yüzde 3.6 arttı. Yine bir bankacılık yetkilisine göre de;” Son yıllarda artan maliyetler ve getirilen düzenlemelerin de etkisiyle bu sürece ayak uyduramayanlar sektörden çıkabilir; bu maliyeti yönetmeyenlerin paylarını, bu süreci daha iyi yönetenler alabilir. Haftada bir regülasyon degişmez, bu biraz sık olmaya başladı bankacılık sektöründe, bunun artık oturması gerekiyor.” Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yönetici Direktörü Francis Malige ise Türk şirketleri iyi durumda olduğu için bu durumun kısa vadede birleşme baskısını azalttığını söylerken; Malige, “Bir konsolidasyon olursa şaşırmam ama hemen olmasını beklemiyorum çünkü konsolidasyon genellikle finansal krizlerin akut aşamasından sonra olur” şeklindeki değerlendirmesi ne derece isabetli üstünde durmak gerekiyor.