İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.

İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.

İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.

İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.

İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.

İktisadi açıdan kırılganlıklara en fazla duyarlı sektörler arasında yer alan Otomotiv sektöründeki tabloya baktığımızda;Otomotiv Sanayii Derneği’nin açıkladığı (OSD) 2019 yılı Ocak-Ağustos ayı verilerne göre; Yılın ilk sekiz aylık döneminde otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 921 bin 187 adet olarak gerçekleşirken, Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 610 bin 222 adet oldu. Aynı dönemde toplam pazar yüzde 46 azalarak 246 bin 161 adet, otomobil pazarı ise yüzde 44 azalarak 193 bin 320 adet olarak gerçekleşti. İhracat ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 6 azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 azaldı. İlk sekiz ayda toplam ihracat 806 bin 666 adet, otomobil ihracatı 526 bin 496 adet olarak kaydedildi. Ağustos ayı baz alındığında ise üretim ve ihracatta geçtiğimiz yılın Ağustos ayına oranla artış kaydedildi. Otomotiv pazarının 2019 yılında dünya genelinde bir daralma yaşadığının altının çizen OSD Yönetim Kuru lu Başkanı Haydar Yenigün, “Dünyanın en önemli pazarlarına baktı ğımızda bu daralmanın etkilerini rakamsal olarak görebiliyoruz. Ör neğin 28 milyonluk bir pazar olan Çin, ilk 7 ayda yüzde 11,4 daraldı. ABD pazarı yerinde saydı. Bizim için en önemli pazar olan AB paza rı ise ilk 6 ayda yüzde 2 daralma gösterdi. Bu kapsamda, ana sanayi ihracatımızın yüzde 85 gibi çok büyük bir bölümünü oluşturan AB pazarında yaşanan mevcut daralma, ihracatımızı olumsuz etkiledi ve ilk 8 ayda Türkiye’nin otomotiv ihracatı yüzde 6 oranında azaldı. 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan iç pazarımızdaki daralma ile birlikte ihracat pazarlarımızın küçülmesi, üretimimiz üzerinde etki sini negatif olarak gösterdi” değerlendirmesinde bulunduğu görüldü.

                     *      *       *

Diğer taraftan Türkiye Merkez Bankası, daha önce 425 baz puan indirimle yüzde 19.75’e çektiği haftalık fonlama faizini radikal bir kararla Eylül PPK toplantısında 325 baz puan daha indirerek, 16.50’ ye çekmişti. Ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma korkusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.İç piyasada talebin düşük olduğunu belirten ekonomist ler “Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranlarının yüzde 14 ile tarihin zirvesinde olduğu bir durumda hane halkının nasıl daha çok harcaması beklenebilir?” diye soruyorlar. “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklentilerin göstergesi olarak döviz tutuyor”yorumuna ek olarak;” böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmelerin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşünmüyor.”değerlendirmesiyle   de ümit taşımadıklarını vurguluyorlar.Öte yandan madalyonun öte      ki yüzünü incelediğimizde ise; TÜFE'de (2003=100) 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,86, bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,35, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,62 artış ourken, İşlenmemiş gıda ürün leri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,05 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,87 artış gerçekleşti.

                    *      *       *

Diğer göstergelerden sanayi üretimiise  bir önceki yılın aynı ayı na göre %1,2 azaldı. Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2019 yılı Temmuz ayında madencilik ve taş ocakçı lığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,8 artarken, imalat sana yi sektörü endeksi %1,3 ve elektrik, gaz, buhar ve ik limlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %2,4 oranında

zaldı.Ekonomik istikrar açısından en önemli değişkenlerden biri olan enflasyon oranındaki  ufak tefek oynamaların dışında yüksekliğini koruyor olması en fazla risk taşıyan unsurlarından sadece bir tane

si.Bunun yanında Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan işsizlik    rakamlarını gözlemlediğimizde ise durum pek de iç açıcı değil;Çün       kü Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerdeki işsiz sayısı 2019 yılı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 mil yon 21 bin kişi artarak 4 milyon 157 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %12,8 seviyesinde gerçekleşti.Aynı dönem de; tarım dışı işsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile %15,0 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,5 puanlık artış ile %23,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile %13,1 ola rak gerçekleşmiş olmasına karşılık,bir ara durağanlık gösteren iflas  ve konkordatolarda artış kaydedilmesi sebebiyle yıl sonuna doğru iş sizlik oranlarında yeni yeni arışlar ortaya çıkabilir.

                              *      *       *

Sonuç olarak,asıl önemli risklerden biri de Sosyal Güvenlik Sistemin de (SGS).Son bir yılda nerdeyse 1 milyon emekçi işsiz kaldı.Bu du    rumda ekonomideki büyüme %4-5’leri geçip daha üst oranlara çıkarı lamadığı takdirde, çalışan sayısı azalıp her geçen gün de yeni emekli ler sisteme biri kince, SGS açıkları katlanarak büyürken;Hazineye olan süb vansif yükü de gittikçe artacak.Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geçtiği miz 2018’de toplam 15.7 milyar lira olan açığı bu yılın ilk beş ayın da 20.2 milyar lira oldu.Başlı başına bu gelişme bile tek başına verile rin sekiz aydır neden  “internet sitesi yenileni yor” gerekçesi ile açık lanmadığını anlatıyor.Sosyal güvenlik siste minin gelir-gider dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı gibi temel göstergeler aktüeryal den ge ve mali sürdürebilirlik açısından çok önemli. Buna göre, 2017’de 1.95 olan aktif/pasif oranı nın 2019 yılı ilk 5 ayında 1.84’e düşmüş olması da acil önlem alınma sına işaret ediyor.Tüm belirtilenlerin yanı sıra öteden beri sürekli er   telenerek ötelenen refomlar gecik tikçe türbülans ve risklerdeki artış büyüyor.Bu nedenle de liyakat esaslı, tamamen deneyim ve tecrübe kriterlerinin ağırlıkta olduğu bir kabine revizyonunun gündeme gelerek performansın en üst seviyele re kadar çıktığı bir değişiklik kaçınılmaz halde halen gündemini ko ruyor.