Son etapta konuyla ilgili açıklamada bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD ile varılan güvenli bölge mutabakatı      ile ilgili olarak bir açıklamada bulunurken; "Ön mutabakatın bir başlangıç olduğunu söyledik" beyanına ek olarak, "Henüz daha detaylandırılması gereken birçok konu var. Buradaki amaç bir güvenli bölgenin oluşturulması ve Trump'ın da burada '20 mil  sözü' vardır ve bu güvenli bölgeden de YPG ve PKK'lıların çı  kartılmasıdır ancak o zaman güvenli bölge olabilir." Şeklindeki konuşması yanı sıra Çavuşoğlu’nun, "Maalesef Münbiç'te oya lamaya gittiler, sözlerini tutmadılar. Fırat'ın doğusundaki bölge terör yuvası oldu. Bunları görüşürken ABD bu teröristlere silah yardımını devam ettiriyor. Geçenlerde de yine tırlarca silahları getirdiler. Burada bir, samimi olmaları gerekiyor, iki, bir oyalama sürecinin Türkiye tarafından tolere edilmeyeceğini anlamaları gerekiyor." Vaki beyanına karşılık konunun uzmanı Abdullah Ağar’ın ise Türkiye ile ABD arasın da mutabakatın sağlandığı güvenli bölge planının, PKK/YPG'nin planının aynısı olduğunu” ifade ederken;” Ağar’ın "Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'nın gündeme getirerek; 'ABD'nin Türkiye'ye dayattığı 3 bantlı plan' olarak tanımladığı, şu ana kadar tekzip edilmeyen ve güvenli bölgenin derinliğine, genişliğine, bileşenlerine, kurgusuna,mes  kûn mahallerin statüsüne ve yönetimine dair olası plan, YPG/ PKK'nın; 'ABD'ye sundum' dediği planın neredeyse birebir ay nısı!" şeklindeki açıklaması ABD’nin Türkiye yerine PKK/ PYD’yi müttefik alarak tanımak suretiyle terör örgütüne aleni destek sağladığının çok açık bir göstergesi.

                                *       *        *

Halbuki ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin, geçen 22 Temmuz'da Ankara'da Milli Savunma Bakanlığı'nda yaptığı görüşmelerde 5 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge önerdiği basın da çıkmıştı. Öneri sonradan ABD'nin SDG dedikleri güçlerin komutanı Mazlum Kobani'ye ait çıktı.Bu durum ayrıca Al Monitor-Türkiye'nin Nabzı bölümü yazarlarından Fehim Taştekin’in, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani ile Haseke'deki karargâhında görüştüğünü yazması ve Kobani’nin, Taştekin'e Amerikalılar aracılığıyla Türkiye'den görüşme talep ettiklerini ve çözüm olarak beş kilometre derinliğinde bir güvenli bölge planı sunduklarını söylemesi ile açıkça teyitleniyor. Kobani’ nin teklifine bir göz atıldığında ise;

* "Türkiye'nin istediği 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge olamaz. Ama beş kilometre olabilir.

* Halk Savunma Birlikleri (YPG) beş kilometrelik alandan çekilir. Bu alana yerel askeri meclis olarak oluşturulan güçler yerleşir.

* YPG beş kilometre içindeki ağır silahlarını çekebilir. Menzili Türkiye'ye ulaşan silahlar da çekilebilir. Hatta 20 kilometre menzilli silahlar da 20 kilometre uzağa indirilir.

* Buna karşılık Türkiye saldırmayacağını taahhüt eder.

* Bu alanda uluslararası gözlemciler yer alabilir.

* Türkiye uluslararası gözlemcilerin parçası olamaz. Uluslararası gücün tarafsız olması gerekir." Şeklindeki taleplerinin Jeffrey aracılığıyla sundukları da belirtiliyordu.

                                *       *        *

Madalyonun görünmeyen öteki yüzüne bakıldığında ise; Türkiye-ABD arasındaki sağlandığı bildirilen mutabakat metninde halen bilmece olarak saklı kalan güvenli bölge derinliğinin ne kadar ol duğu konusunda herhangi bir açıklama yok. Bu kısım her nedense özellikle pas geçiliyor. Mamafih Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuş oğlu tarafından da bir ön mutabakattan bahsediliyorsa da konuşma tarzından mutabakat metni içindeki detaylarda bir takım sıkıntılar olduğu şeklinde anlamlar da çıkıyor. Çok tabii olarak ortada sözü edilen oyalamanın ne şekilde kim tarafından yapılmak istendiğine dair işaretler de saklı durumda gibi gözüküyorsa da,bu söz konusu mutabakat metnindeki bir kısım muğlaklıklar dikkate alındığında sorun işaretlerinin daha da arttığı izleniyor. İkincisi ise her halü kârda ABD’nin bir önceki Münbiç hadisesinde olduğu gibi sözünü tutmaması halinde ki hemen hemen bunu tahmin etmek hiç de zor değil; Türkiye’nin bir taraf tan Suriye’nin toprak bütünlüğünü sa vunduğu da düşünü lürse; 32 km.lik derinlik te yer alan kısım için Suriye ile anlaşma masası na oturarak bölgenin Türk askerleri yeri ne Suriye askerle rince gerektiğinde Türkiye’nin de yardım ve des teği sağlanarak bu bölgenin PKK/PYD’ den boşaltılması daha man tıklı ve daha az riskli bir durum değil mi?

                                      *       *        *

Sonuç olarak, Rusya sözcüsü Zahorova’nın“Türkiye tarafından Suriye’de gerçekleştirilecek bir operasyon öncesinde mutlaka Suriye ile bir mutabakat sağlanması önerisinin geldiği noktada; mevcut hassas dengelerin korunması için Türkiye’nin hiçbir hata ya meydan vermeden temkinli hareket etmesi muhakkak gözü küyor. Bunun için de geçen zaman sürecinde Suriye ile izlenen mesafeli süreç yerine uzlaşmacı bir mutabakatla birçok çıkması muhtemel sorunların ta baştan önüne geçilerek en azından Suri ye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması sonrası yeniden inşa edilmesinde rol oynayabilecek bir duruma gelmek varken; yanlış izlenen dış politikalarla gelecekte Türkiye’nin de zarar görebi leceği bir noktaya gelinebileceğinin de unutulmaması gerekiyor. Bunun için de bir emekli subayımızın belirttiğine göre;” ABD özellikle Türkiye ile olan ilişkileri kapsamında arzu etmediği bir süreci doğrudan engellemek yerine o sürece bir şekilde müdahil olup süreci kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirme konu sunda pek marifetlidir. Kurulacak Müşterek Harekat Merkezi      nin de Türkiye’nin Fırat’ın batısında icra ettiği başarılı harekatla rın benzerinin Fırat’ın doğusunda yapılmasını önlemek ve içini boşaltmak için bir tuzak olduğu bilinmelidir. Hele hele işe önce İHA ile başlanması çok daha manidar.”Değerlendirmesi yanı sıra; “Tarih tekerrürden ibarettir derler ders alınsaydı hiç tekerrür eder miydi.” Deyimi ile;” Konuşmaya değer olanlarla konuşmazsan, insanları yitirirsin. Konuşmaya değer olmayanlarla konuşursan, sözcükleri yitirirsin. Bilenler ne insanları yitirirler, ne de sözcük leri.(Konfüçyüs) deyimlerinden de aslında çok önemli dersler çı karmak gerekiyor.