Öncelikle okuyucularımızı kısaca bilgilendirmek gerekirse; McKinsey & Company; dünyaca ünlü işletmelere, kamu kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlara hizmet veren global bir yönetim danışmanlığı firmasıdır. En önemli misyonunu müşterilerinin erformansında uzun süreli gelişmeler sağlamak olarak açıklayan şirket 9000'den fazla danışman ve yaklaşık 2000 araştırma ve bilgi profesyonelinden oluşuyor. McKinsey'in 60'tan fazla ülkede ofisi bulunuyor ve bu ofislerde 130 farklı dilden çalışana sahip bulunuyor. McKinsey'in global olmasıyla dikkat çekiyor. Yaklaşık %40'ı Avrupa'da, %35'i Amerika'da, %15'i Asya Pasifik'te ve %10'u ise Orta Doğu ve Afrika'da yer alıyor. Özel ve kamu kuruluşlarından ve sosyal kuruluşlardan oluşan geniş kapsamlı bir müşteri yelpazesine hizmet veriyor. McKinsey, 1980'lerin ortasında, Türkiye'nin Avrupa Birliği başvurusunu şekillendirmesine yardımcı oldu. 2000'lerin başında, İstanbul Ofisi'nin danışman kadrosu 30 kişiye ulaşmış ve Türkiye'nin otomotiv sektörünün standartlarını iyileştirmekten, Türkiye'nin en kârlı bankası için bir genişleme programı yürütülmesine; Türkiye'nin en büyük televizyon üreticisinin yeniden yapılandırılmasından, grup şirketlerin insan kaynaklarının yönetimine ve kurumsal yönetişime uzanan bir proje çeşitliliği sağlanmıştır.

                                  *        *         *

Danışmanlık Şirketi McKinsey’in söz konusu danışmanlıkla ilgili en son yaptığı açıklamaya göre COVID-19 küresel salgın döneminin yarattığı belirsizliklerin güven tesis edilememesine ve bunun da ekonomik iyileşmede en büyük engeli teşkil ettiğine dikkat çekiyor. McKinsey & Company, COVID-19 küresel salgın döneminin yarattığı belirsizliklerin güven tesis edilememesine ve bunun da ekonomik iyileşmede en büyük engeli teşkil ettiğine dikkat çekiyor. Şirket, bunun önüne geçmek üzere,salgın dönemine uygun yeni yaşam alışkanlıkları yaratacak uygulamalar geliştirmenin önemini de vurguluyor. COVID-19 küresel salgınının toplum sağlığı ile birlikte tehdit ettiği ekonomi ve istihdamı güçlendirmek ise belirsizlikleri hızlıca ortadan kaldıracak stratejik aksiyonlara bağlı. Bu kapsamda McKinsey, ülkelerin şimdiye dek izledikleri 3 temel yolu analiz etti.Söz konsu 3 temel uygulamadan biri olan Hareketliliği dengelemek: Bu yolu benimseyen liderler, sokağa çıkma kısıtlamalarını kademeli olarak kaldırarak sağlık sistemlerinin kapasitesi ölçüsünde COVID-19 vakalarını kontrol altında tutmayı hedefliyor. Ancak bu yöntem, virüsün nüksetmesi durumuna karşı tam bir koruma sağlamıyor. Örneğin,Almanya’da sokağa çıkma kısıtlamalarının yumuşatılmasıyla birlikte bulaşıcılık oranları yükseldi ve ülkede ikinci dalga salgın yaşanma riskinden de bahsediliyor.                        

                                 *        *         *

Bu yöntemin oluşturduğu bir diğer risk ise toplum genelinde güvenin tesis edilememesi. Virüsün nüksetme olasılığı ve belirsizlikler bu güveni sarsarken ekonomik iyileşme de ihtiyaç duyulan hızda gerçekleşemiyor. Bu yolu benimseyen ülkelerde güveni oluşturabilecek temel faktör, virüse karşı bir aşının bulunması ancak bunun ne zaman gerçekleşeceği ise en büyük belirsizliklerden biri. Sıfıra-yakın virüs: Bu yöntemi tercih eden ülkeler geniş çaplı sokağa çıkma yasakları yerine önlem paketleri ile virüs yayılımını engellemeyi amaçlıyor. Önlemler yerel ihtiyaçlara göre farklılık göstermekle birlikte temelde geniş katılımlı etkinliklerin yasaklanması, maske kullanımı, test ve vaka takibi, enfeksiyon durumlarında karantina, fiziksel izolasyon, ülke sınırlarının kontrolü, iş yerlerinde ve toplu taşımada yeni protokollerin uygulanmasını kapsıyor. Bu uygulamaların ve ekonomik iyileşme paketlerinin net bir şekilde kamu ile paylaşılması, sürece dair belirsizliklerin çok daha hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmasını sağlıyor. Tüketiciler ve iş dünyası liderleri nezdinde oluşturulan güven ortamı sayesinde iyileşme süreci hızlandırılmış oluyor. Virüsün yayılımının durduğu bölgelerde ise yavaş yavaş önlem paketleri uygulamadan kaldırılıyor.

                                   *        *         *

Sonuç olarak,üçüncü üstünde durulan son konu ise; Geçiş aksiyonları: Bu yolu tercih eden ülkeler,”sıfıra-yakın virüs” yolu için hazırlık aşamasındalar. Gerekli önlem paketlerini ve uygulamaları hayata geçirebilmek için zamana ve finansal kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Bunun başlıca nedenleri yeterli test ya da maske gibi kişisel ekipman kapasiteleri olmaması ya da sınırlarında yeterli kontrolü henüz oluşturamamış olmaları. Buna göre McKinsey’nin yapmış olduğu analizler, toplumsal güveni ve ekonomik iyileşmeyi en hızlı şekilde sağlayacak yöntemin ‘sıfıra-yakın virüs’ uygulaması olduğunu ortaya koyuyor. Bu kapsamda şirket danışmanları, COVID-19 sürecinde bütüncül bir iyileşme için fiziksel izolasyonu sağlayacak, aynı zamanda ekonomik hareketliliği mümkün kılacak uygulamalar geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Her bir ülkenin kültürü ve sosyal normları doğrultusunda yeni davranış politikalarının geliştirilmesi mümkün. Bu politikalar, küresel salgın şartlarında fiziksel izolasyon ve aynı zamanda ekonomik hareketliliğin ne şekilde sağlanabileceğine dair birer rehber vazifesi görecek.Halihazırda belirli alanlarda uygulanmaya başlanan ve başarısı kanıtlanan yöntemler farklı alanlara taşınarak sağlığı riske etmeden işlerin devamlılığı sağlanabilecek. Özetle her iki yönlü iyileşmenin sağlanabilmesi   için öncelikle öngörülen kurallara yönelik toplumsal açıdan uyumlaştırma için de önce halkın kendini disipline etmesi; daha sonra da pandemi sıfır noktasına gelinceye kadar tüm kurallara sabır ve tahammül gösterilmesi de zorunlu görünüyor.