Mehmet Seyda’nın 1942’de Zonguldak’ı ele alarak oluşturduğu ve yaşanmış anılara yer verdiği “Zonguldak Hikâyeleri” kitabında yanlışlıkla tutuklanan bir ismin yaşadığı durum ele alındı. “Dur, Ben Bunu Yazayım Da…” hikâyesinde Nazım Çilingir ile Osman Bey’in isim ve fotoğraf karışıklığı nedeniyle yaşanılan süreç anlatılıyor.

Zonguldak’ta 1943 yılında kaleme alınan bu hikâye, Düzce’de yanlışlıkla tutuklanan birisinin Devrek’e kadar iki jandarma tarafından yaya olarak götürülüşünü konu alır. Osman adlı başkahraman tarafından anlatılan hikâye, yedi günlük bir yolculuk ile bu sırada uğranılan üç konakta/karakolda ve içlerinden geçtikleri Darıyeri, Mengen, Bolu, Gerede, Çaydut, Reşadiye gibi yerleşim birimlerinde yaşadıklarından ibarettir. Osman, Halkevinde rejisörlük yapan, Şehir Kulübüne üye olan ve kısa adı Tütülim olan Türk Tütün Limited Şirketi’nde ikinci yazman olarak çalışan birisidir. Osman Bey, iş yerine gelen polislerce polis karakoluna götürülür.

Orada önüne bir dosya koyarlar. Dosyadaki zanlının adı Nazım Çilingir’dir ve evrakın üzerinde de Osman Bey’in resmi yapıştırılmıştır. Osman Bey, bir yanlışlık olduğunu, resmin kendisine ait olduğunu; fakat adının Nazım Çilingir olmadığını söylerse de baş komiser, daha dün akşam kulüpte poker masasında karşı karşıya oyun oynadığı bu adamı muamelelerini tamamlatmak üzere jandarmaya gönderir. Ertesi gün yürüyüşe çıkacak jandarma takımı nezaretinde Darıyeri karakoluna gidecektir. Sıkıntılı geçen üç günlük yaya yolculuktan sonra nihayet Devrek’e varılmıştır. Osman Bey bu arada, yolda, Mengen’deyken Zonguldak’taki eşine olanları telefonla anlatmıştır. O da küçük kızlarını kucağına alarak eşinin tutuklu bulunduğu Devrek Jandarma Karakolu’na gelerek eşini teskin etmiştir.

Taşra birimleri bilgilendirme toplantısı yapıldı Taşra birimleri bilgilendirme toplantısı yapıldı

Bütün bu olup bitenleri ilginç bulan anlatıcı-başkahraman Osman, adeta Mehmet Seyda olarak, görüp yaşadıklarını gerçekçi bir göz ve açık bir dille, tarih düşürerek elindeki not defterine kaydetmiştir. (Haber: Fadime YILMAZ ELMA)

Editör: Murat Barutçu