Geçtiğimiz hafta Elazığ ve Malatya depremiyle sarsıldık.

Deprem en can yakıcı ve en can alıcı doğal afettir.

Türkiye bir deprem ülkesidir ama bunun önlemleri hiçbir zaman alınmaz.

Son iki büyük depremde binlerce insanımız can verdi.

1939 Erzincan.

1999 Marmara.

Geçmişte ağır kayıplara neden olan deprem felaketlerinden hiç ders çıkarılmıyor!

27 Aralık 1939 Erzincan.

Depremin şiddeti 7.9... ne kadar bina varsa, hastaneler, okullar ve kışlalar dahil tamamı yerle bir oldu.

Erzincan depreminden 60 yıl sonra…

17 Ağustos 1999’da Marmara.

Depremin şiddeti 7.4

17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi'nin üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçti.

Beklenen büyük İstanbul depreminin zorunlu kıldığı önlemlerin çoğu alınmadı.

Kentsel dönüşüm için başlatılan çabaların rantsal dönüşüme evrilmesi de önlenemedi...

Deprem İstanbul’da beklenirken Elazığ-Malatya’da yaşandı.

24 Ocak 2020 Elazığ-Malatya.

Bir kez daha gördük ki, deprem değil, kurallara uyulmadan yapılan binalar öldürüyor insanları!

Depremde yerle bir olacak binaların hepsini içinde oturan vatandaşlar da devlet de yerel yönetimler de biliyor.

Onların yerine yapılacak yeni binalar için “ne kadar rant elde ederiz” diye değil “ne kadar sağlam yaparız” diye bakarsak bütün sorun çözülür.

Allah kimseyi depremde çaresiz bırakmasın ve acılar yaşatmasın!...

Elazığ ve Malatya'daki kayıplarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Sevgiyle kalın!

TEBESSÜM:

Muhalif papağan!

Adamın gri renkli papağanı bir konuşma üstadı gibiymiş… Evdeki her konuşmayı ezberlermiş…

Yılbaşı gecesi papağan pencereyi açık bulunca uçup gitmiş…

Adam “Eyvah, başım derde girecek!” demiş ve doğruca Emniyet Müdürlüğüne koşmuş:

“Memur bey, papağanım kayboldu!”

Görevli şaşırmış:

“Bu polis işi değil ki, neden bize geldin?”

Adam yanıtlamış:

“Papağanımın söyleyeceği hiçbir şeyden sorumlu değilim. Bunlar onun şahsi düşünceleridir. Bilin istedim.”

GÜNÜN SÖZÜ:

Her fırtına biter, her yağmur durur. Asla umudunuzu yitirmeyin!