Genel anlamda iktisat literatüründeki yerine bakıldığında; bu çerçe vede açıklamada bulunan Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğre tim Üyesi Prof.Dr.Erinç Yeldan’a göre;”enflasyonun nedeni faizler dir,faizler düşerse enflasyon düşer sözünün iktisat bilimi ile alakası yok.”bilgiledirmesine yer verilirken,” İşin aslı dünyanın hiçbir ye rinde merkez bankaları bağımsız değil. Bu söylemin ardındaki ger çekler bambaşka. Bu tabii ki bir özür, mazeret değil. Türkiye’de ku rumlar o kadar hırpalandı, işlevlerini yitirdiler ki makroekonomik anlamda bilgi üretmek, makroekonomik sisteme yön vermekle me sul bakanlık ve kurumlar artık doğrudan kişilere, sermaye grupları na rant yaratmak, çıkar sağlamak için doğrudan yönlendirilir hale geldi. Şimdi Merkez Bankası, resmi olarak görevlendirildiği fiyat is tikrarını korumak ve makroekonomik istikrara katkı sağlamak hedefine sahip. MB’nin birçok defa içeriği boşaltıldı. Finans ser mayesinin ve hükümete yakın sermaye gruplarının çıkarlarına doğrudan hizmet edecek şekilde koşullandırıldı.”değerlendirmesi kayda geçerken; diğer bir açıklamasında da;”Türkiye yakın geçmiş tarihinde şiddetli krizlere girdi. Bu krizlerin kurgusuna, yapısına, nedenlerine baktığımız zaman aslında her birinin farklılıklar gös terdiğini ancak özünde her birinin de nihayetinde sermaye birikim rejiminin tıkanmasının sonucu olduğunu gördük. Şimdi 2018-1019’da yaşadığımız krizin kökenleri de aslında 2001, 1994 ve 1980 krizlerinin ardında yatan yapısal koşullara dayanıyor. An cak 2019 krizinin ayırt edici özelliği, 1994 ve 2001 gibi finansal bir çöküş yani borsanın birdenbire çöküşü, döviz kurunun yüzde 80-90 oranında değer yitirmesi gibi bir olgu değil, doğrudan bir işsizlik, yoksulluk, tüketim talebinde, yatırımlarda ciddi bir daralma olarak tezahür etmesi. Bu kriz biçimi sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir tür kriz biçimi.”şeklinde mevcut durumu yorumladığı izleniyor.  

  *      *       *                          

Bu yöndeki açıklamasını sürdüren Prof.Dr.Yeldan;” Merkez Banka sı’nın bağımsızlığı kavramı daha en başından ele alırsak, bir sinyal etkisine sahip. Yani Türkiye Merkez Bankası güvenilir, bağımsız bir kurumdur. Kim için güvenilir: Ulusal ve yerel sermaye çe vresi için. Bu şu demek: Ben sermaye piyasasına müdahale etmeyece ğim, sermaye giriş çıkışına karışmayacağım, döviz kuruna müdaha le etmeyeceğim, dövizin fiyatı serbest piyasada dalgalı kurla belirle necek, ben sadece ve sadece enflasyon ön görüsünü hedefleyece ğim. Aslında bu yaklaşım teknik olarak enflasyon hedeflemesi olarak anılageldi. Özetle Merkez Bankası şeffaf bir şekilde enflas yon hedefi yapacak, yıl sonu, iki üç yıllık enflasyon hedefi tahmin lerini paylaşacak. Bu hedefi tutturmak için de elinden geleni yapa cak. Buradaki en önemli silah da faizdi.”yorumu yanısıra;” Bu koşul larda bu olumlu bir gelişme değil. Cari işlemler dengesi de diğimiz kavram milli gelir özdeşlikleri açısından ekonomideki tasarruflarla yatırımlar arasındaki farkı verir. Yani tasarruf yap mıyoruz tüketiyo ruz. Yatırım için yeteri kadar tasarrufumuz yok.Aradaki fark dışarı dan gelecek. Ona dış açık diyoruz. Şimdi dış açığın kapanması hatta fazlaya dönmesi, içeride iki mekaniz mayla ilişkili olur. Bir üretkenl ik artar, ihracatınız artar. Yepyeni bir eğitim hamlesi, üretkenlik hamlesi gerçekleşir.Bunlar birden bire olmaz, ama niha yetinde kendi öz kaynaklarıyla daha fazla tasarruf yapan, yatırım larını kar şılayan bir ekonomi olur. Bu, Türkiye için bir hayal. İkinci mekaniz mada tasarruflar düşüktür, öyle kalır; yatı rımlar gelirler ve düşük düzeyde tasarruflarla eşitlenir, dış açık kapanır. Yani ekonomi daralır, hatta dibe vurur. Türkiye’de olan biten bu ikinci olgudur.Bunun “başarı” olarak nitelendirilmesi;“hedefleri mizi tutturuyoruz” diye gösterilmesi gerçeklerin gizlenmesi ve algı operasyonudur.”Şeklinde değer lendirdiği görülüyor.Son ayrıntıda” Bu koşullar uyarınca Tür kiye’nin ne yapması gerekiyor? Sorusuna verdiği yanıtta ise; “Kısa vadeli değil, orta – uzun vadeli bakmalıyız. Türkiye’nin bu krizden çıkışı istihdam yaratıcı teknolojiyi, üretimi destekleyici biçimde kullanmaktan geçiyor. Bu nun için kamu girişimciliğinde yepyeni bir KİT modelinde planlı bir ekonomi modelinin çözümü olabileceğini düşünüyorum.”Şek linde değerlendirme yapmıştır.

                                      *      *       *

Sonuç olarak,öteden beri süregelen enflasyon-faiz tartışmaları dik     kate alındığında; iktisadi istikrarın sağlanmasında en önemli unsu     run enflasyon oranının olabilecek en asgari seviyeye düşürülmesi  olduğuna göre; öncelikle TCMB’nın da öncü rolünü oynadığı bu    çerçevede “Enflasyon hedeflemesi” sisteminin uygulamaya konul    ması gerekmektedir.Geçmişe baktığımızda,bu adımların ta başın    da 5 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4651 sayılı merkez ban kası kanunu gelmektedir. 4651 sayılı kanunla bankanın asıl temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu bankanın uygulayacağı para politikası ve kullanacağı politika araçlarını kendisinin belirle yeceği, bankanın hedefleri hükümetle beraber belirleyeceği banka nın kamu kurumlarını finanse etmeyeceği ve ilgili mercilere ve ka muoyuna raporlar sunacağı hükme bağlanmıştır. Bu kanunla yapı lan değişiklikler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını bağımsız, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturmuştur. Tartışmaların başladığı günden bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar da olumlu adımlardır. Çünkü bu çalışmalarla konunun önemi, teorik ve pratik çerçevesi ortaya konulmaya çalışılmış ve kamuoyunun bilgilendi rilmesi süreci başlamıştır. Ancak Türkiye’nin önünde stratejinin uygulanabilmesini güçleştirecek bazı sorunlar halen devam etmek tedir.Bunun başında da mali piyasalardaki derinliğin sığ olması ve mali baskınlık seviyesinin yüksek olması gelmektedir.Bu arada Türki ye’de enflasyon hedeflemesinin önündeki en büyük sorun; mali baskınlığın yüksek, mali derinliğin ise az olmasıdır. Bugün enflas yon hedeflemesinin uygulanabilmesi için yapılan kurumsal düzen lemeler ile birlikte özellikle son dönemde gerekleşen ve hedefle nen tek haneli enflasyon oranları dikkate alındığında Tür kiye’nin enflasyon hedeflemesi için ciddi boyutta yol aldığı söyle nebilir. Ayrıca Türkiye’nin mali baskınlığı azaltması ve mali piya salara derinlik kazandırması stratejinin uygulanmasında başarı şan sını daha da arttıracaktır.